Kiralık Aşk'ın 63. bölümü, tadından yenmeyecek ve her anında dolu dolu güldüğüm, gülmekten gözlerimden yaş akıtan, tatlı tatlı hüzünlendirmesine rağmen, her bir anıyla içime kazınan bir bölüm oldu. Pek tabii, Oscar goes to İso Bebek! Ey aşk sen nelere kadirsin?
Koskoca Ömer İplikçi'lere musluk tamir ettiren Defne Hanım'lar, bence hâlâ farkında değiller ki, müstakbel eşleri tam da "ideal eş" olabilmek için yaratılmış! Yani, Serdar'ın elinden gelmediği tesisat işleri, Ömer için hiç de zor olmak zorunda değil. Çünkü sanırım, Serdar bir eli yağda, bir eli ayva marmelatında büyürken, zenginliğin içinde doğan Ömer bile bugünlere işe yarar şeyler öğrenerek, kendi işlerini kendi yaparak ve hakkı olan mirası redderek, yani yoktan var ederek gelmiş.
Ailesine hasta numarası yapan ve Ömer'le opera kaçamağı gerçekleştirmek isteyen Defne'lerin her bir mimiği kalp ben! "Aşkım, Allah belamı verdi, ben gelemiyorum!" Defne senin doğallığını yerim ki! <3 Defne, Ömer'e yalan söylemeden bir hayat geçirecek olabilir ama bu demek değildir ki, her şeyin doğrusunu Ömer'e söyleyerek, Ömer'i söylediği yalanlara ortak edecek. Çünkü pek ala sevgili Ömer İplikçi de bir bakmış ki, yalanların ortasına düşüvermiş. ^^ Çok yakıştı.
Aslında çok da endişelenecek bir şey yoktu. Ben Defne olsam, Ömer'i saklamadan kapıyı açardım, "Abi, musluk bozuldu yine. Yetti artık! Eski ev sahibini aradım, yani Ömer'i gelsin diye. Atladı geldi Roma'dan sağ olsun. Bu ne biçim iş, bize dandik ev mi kakaladı, onun hesabını soruyordum. Hayır, beş yüz küsür bin saydık eve, musluğunu yaptırıp da verseymiş değil mi ama?" derdim ve olayı kurtarırdım.
Doğruluktan şaşmayan İso Bey'lere de, aynı Ömer'e yaptığı gibi yalan söylettiren Defne'lere de çok güleriz elbette. Gerekirse bu yolda, bıyık sever olunur, aşk acısı çekiyor gözükülür, nikahına beni çağırmadan kınanda senden soğumam lazım sevgilim triplerine girilir. Çünkü esas olan Defne ve Ömer aşkına giden yolda her şey mübahtır efendim! Yeter ki Defne ve Ömer'in arasında olmasın o yalanlar. Umarım, kafadan kınasına dört kişiyi zor bela gönderdiğimiz bıyıklı Sema'nın duasını alırız da, Defne ile Ömer'i tez elden evlendiririz.
Defne, benim bir karizmam vardı ama masanın üstünde unuttum. Abin onu da almaya kalkmasın?
Birden bire 18'li, bilemediniz 20'li yaşlarına dönen, hatta belki o zamanlarda bile yaşamadığı şeyi yaşayan, sevgilisinin evinde "Hayatta saklanmam." demesine rağmen, bir anda kolundan tutularak Defne'nin odasına çekilen Ömer İplikçi'ler! Siz çok yaşayın inşallah! Fırsattan istifade, adrenalin dolu öpücüğünüzü de pek bir sevdim.
Durumlardan hep kârlı çıkan Serdar'ların bu hafta şansına bir çift kol düğmesi düştü elbette. Düşmese şaşardım! Adam zaten kol düğmesinin kime ait olduğunu, "Sahibi yoksa benim olsun mu?" demek için sormadıysa, ben de bir şey bilmiyorum. Allah sana o kol düğmelerini Defne ile Ömer'in düğününde takmayı nasip eylesin Serdar!
İşte sevgili okur, basit görünmesine rağmen Defne'nin gerçekleştirmeye gücünün yetmediği hayalleri, "şıp" diye gerçekleştirebilen koca yürekli Ömer İplikçi! Güvenlik görevlisini nasıl ikna ettiğini, Ömer'in arkadaşı olup olmadığını sorgulayan tatlı ve masum Defne'ler. "Ona reddedemeyeceği bir teklifte bulundum!" diyerek, beni kahkaha krizine sokan ve az daha bulutların üstünden düşmeme sebep olacak Ömer'ler. "Sevgilim söylemesi ayıp bende bir para var, ikimize de bir ömür boyu yeter. Manzara kesmediyse, binayı satın alayım aşkım ne dersin? Zaten Esra'ya daha Porsche alacam. Unutmadım o da aklımda!" demeyen Ömer'ler tabii ki de sevgili okur. Rüşvet ancak bu kadar kibar dile getirilebilirdi.
Hayatta parayı asla kimsenin gözüne sokmayan, kimseden imtiyaz beklemeyen, işlerini asla paranın gücüyle halletmeyen Ömer'lere de bakın hele siz! Söz konusu Defne'si olduğunda adeta içinden bir Neriman İplikçi çıkabiliyormuş demek ki. ^^ Ömer'in zengin oluşunun vurgusunun, söz konusu Defne'nin dertleri, hayalleri ve istekleri olduğunda yapılmasına bayılıyorum.
Aynı zamanda Defne'nin utanmaması, oldukça cüretkar davranması da gözümden kaçmıyor. Sanırsınız ki cesaret hapı yutmuş da gelmiş. Neymiş Ömer sakallarını uzatsınmış, aman da dokunamamak Defne'nin içinde kalmışmış! Eh be Defo'cik, Ömer sana boşuna mı "Defne in!" diye diretmişti. Ömer demek istemiş ki, "Bak sakalları kesmeden önceki son durak, şimdi indin indin!" Peki sen ne yaptın Defne? Gittin Sinan'ın arabasına bindin. Ömer'e öyle dokundu ki bu, adam bir kaç hafta üstünden atamadı acısını. Gitti, gecenin bir yarısı traş oldu sonra. Şimdi bekleyeceksin, iki aya kalmaz uzar merak etme. ^^
Ömer, Defne'nin hayallerini gerçekleştirmek için dünyaya gönderilmiş mucizesi gibi dursa da, Defne'nin yeni hayaller kurmasına da vesile oluyor tabii. Üç kişi olabilmek tabii ki! İso'yu iyi ki de şirkete getirmek zorunda kalan Defne, bizlerin şahane anlar yaşayabilmesine vesile oldu. Vallahi bıyıklı Sema'dan Allah razı olsun. Öyle çok duamızı aldı ki, en mutlu evlilik onun olçak. Ne diyorduk? Ömer ve İso Bebek diyorduk. Bugüne dek, kimselere gülümsemeyen İso Bebek, Ömer'in kucağında en huzurlu anlarını yaşadı. Kralı tabii ki de tanıdı, ya ne olacaktı? Skandal da değildi, şenlik de yoktu. İç çekişlerimiz vardı sevgili dostlar o sahnede. Junior İplikçi'yi görüp göremeyeceğini bilmeyen yetmiş milyonun hayalleri vardı o sahnede.
Yazı devam ediyor...