Hürrem - Muhteşem Yüzyıl
Kemal Demir
"Oğlum nerede? Oğlumu verin bana!" diye cümleye girsem herkes kimden bahsettiğimi anlar herhalde. Alexandra Anastasia La Rossa, yani Kanuni'nin Hasekisi, Hürrem Sultan... Saraya ilk geldiğinde nasıl bir savaşın içine düştüğünün farkındaydı Hürrem olmak zor olacaktı ama bunca kanlı oyunun içinde anne Hürrem olmak çok daha zordu.. Evlat söz konusu olduğunda her anne on kaplan gücündedir şüphesiz ama Hürrem'in daha fazlası olması gerekiyordu. Şimdilerde henüz 7 yaşını doldurmamış bir çocuk için en büyük tehlike terli terli dondurma yiyip hastalanmakken, onun evlatlarını koruması gereken kanlı taht oyunları vardı. Her an bir çocuğu zehirlenebilir veya kaybolabilirdi.
Her anne evlatlarını canından bir parça olarak gördüğü için korur kollar, canını siper ederdi ama Hürrem için çocukları aynı zamanda geleceğin garantisiydi. Çünkü o zamanlarda Hükümdara art arda erkek çocuk vermek kendi canının tapusuydu.. O neredeyse her sene doğurarak bu vazifeyi layıkıyla yerine getirdi ama aslında zor olan her çocuğuna eşit mesafede yaklaşmaktı çünkü herkesin bildiği bir şey vardı içlerinden biri Sultan olacak diğerleri yağlı urganı boynunda bulacaktı. Bunca tehlikeli gerçek ve onları bekleyen çetin savaşlara rağmen Hürrem her evladına eşit yaklaşmayı bildi Çünkü kimi seçerse diğerinin öleceğini biliyordu, O gücünün farkındaydı. Değil Osmanlı Türk tarihinin en güçlü kadınlarındandı, Kanuni'ye Hürrem olup nikah kıydıracak kadar güçlü bir aşkla yerleşmişti O'nun yüreğine..
Bir eş olarak ne kadar neşeli ve candansa anne olarak ta o kadar içtendi. Mihrimah'ı ay yüzlüm diye sever saçlarını tarardı, Beyazıd'ın sert mizacınını olabildiğince yumuşatmaya çalışır, Selim'in şairane ruhunu süslü cümlelerle fetheder, Cihangir'e sırtındaki yükü unutturmak için yüreğinin en şefkatli yeriyle seslenirdi.. , Hürrem her tuğlasını kan bürümüş sarayda ne kadar iyi bir anneyse aynı zamanda çok diktatör bir yetiştiriciydi, evlatları dahi olsa yapılan hatayı affetmez onları sarayın katı kurallarına hazırlardı. Zayıf olanın savaştan ilk mağlup olacağına inanırdı çünkü..Bir annenin kaç çocuğu varsa yüreğide o kadar parçaya ayrılır derler, bir parçasını kaybettiğinde diğerlerini bütünlemek yine anneye düşermiş, Hürrem'in yüreği de 5 parçaydı, ne zaman ki Mehmet kanlı oyunun ilk kurbanı oldu işte o vakit Hürrem'in de yüreği pare pare oldu ama yılmadı geride kalanlar için daha da güçlendi o andan sonra o da anladı ufuktaki savaş çok tehlikeli olacaktı.
O, çok güçlü bir anneydi, duygusal değil mantığıyla davranır, evlatlarının selameti için onların mutsuzluğuna bile razı olabilirdi. Kendi çocuklarının geleceği için başka canlara kıymaya başladığı an o da artık savaştaki yerini almıştı. Geriye kalan, yapılması gereken tek şey tarafını seçmekti.. Bir anne için evlatları arasında seçim yapmak zordur, bir annenin evladının ne hallere düştüğünü kendi gözleriyle görmesi çok daha zordur.. Hürrem koca bir imparatorluğun Sultan'ın en değerlisiydi ama her şeyden önce anneydi. Ne kadar aklıyla davranması gerektiğini bilse de o da bazen anneliğine mağlup oluyordu ve belki de bu yüzden verdiği kararlar, attığı cesur adımlarla evlatlarına siper olurken aslında bir İmparatorluğun kaderini belirliyor; tarihi yeniden yazıyordu..Annelik bazen bir toplumun kaderini değiştiriyordu...
Dip not: Siz bu yazıyı okurken ben annemin yanında olamayacağım, o yüzden annelerinize sıkı sıkı sarılın ve onların kıymetini bilin.. Unutmayın her anne özeldir ;)