Sonraki
birkaç bölümü nedense izleyemedim. Zaten 14'ü de YağHaz’a odaklanarak yarım
yamalak izlemiştim. Birkaç hafta sonra denk geldiğim ilk bölümde ise olaylar
öyle hızlı ilerliyordu ki “senarist, seni tanımak istiyorum yiğidim”lik bölümlere
şahit olmaya başlamıştık. Ece karnında Yasin’in bebesiyle Hazım’la evlenerek
artık bir Egemen (Yeri gelmişken Çağlar Ertuğrul’un “She is Ece Egemen” isimli
Pokemen cover’nı şiddetle tavsiye ediyorum ^.^) olduğunu cümle aleme deklare
ederken, Selin düğüne “Ahahah, biz de evlendik bebeyim, sorry not sorry.” diye
kasılarak herkese Hazım’dan olduğunu yutturmaya çalışacakları Ece’nin bebeğinin
babası atarlı ergen irisi Yasin’i koluna takarak katılıyordu. Kerime isimli
gotik bir karakter (Sahi bir Kerime vardı, n’oldu ona?) Aşk-ı Memnu’dan beri
halalık kariyerini istikrarlı bir şekilde sürdüren oyuncumuzun canlandırdığı
Güzide Hala’yı yalının merdivenlerden yuvarlayarak Hakk’ın rahmetine
kavuştururken, utanmadan cenazeye katılıp Yağız’la Sinan’ın boynuna sarılıyordu.
Fakat meğerse
bu iki oğlana özel ilgi göstermesinin bambaşka nedeni olduğundan ötürü, Hazım
Egemen, Kerime’ye dokunamıyordu. Kapı dinlemede bir dünya markası olan
Fazilet’in ise herkesle ilgili bilgi, belge, dedikodu arşivi dizinin diğer tüm
çömez entrikacılardan daha fazla olduğundan Fazo Reis lakabını bileğinin
hakkıyla kazanıyordu. Bir bölüm sonunda halayı, bir bölüm sonunda babayı
öldürmekten çekinmeyen senarist, George R. R. Martin’e selam çakarak Fazilet
Hanım ve Kızları’nın yeni guilty pleasure’ım olmasına gönül rahatlığıyla
müsaade etmemi sağlıyordu.
Ben de
peyderpey izlemediğim YağHaz sahnelerine geri dönüp, boşlukları dolduruyor ve izledikçe şöyle güzel şeylerle karşılaşıyordum:
Bir çocuk değişir, dünya değişir
Parmak mendilliği müessesesi
Robotlar da ağlar.
Yağız’la
Hazan birbirlerini tanımaya başlıyorlardı. Evet Hazım ölmemişti bilakis
hortlamıştı tabii ki ama bu süreçte Hazan Yağız’ın aslında robot yahut
buzdolabı olmadığını anlamaya başlamıştı. Yağız zaten hislerinin farkındaydı,
sadece kabul etmek istemiyor ve o sarsılmaz iradesiyle yok sayıyordu. Hazan ise
Yağız’a doğru sürüklendiğinin farkında bile değildi ancak birbirlerinden
uzaklaşmalarını engelleyen hamleler hep ondan geliyordu. Sözde Kerime olayını
birlikte çözmek için Yağız’ın Amerika’ya gitmesini engelliyor, üstelik güya
Sinan’a ders vermek için Yağız’a kapı komşusu oluyordu. Gecekondudan plazaya doğru
gerçekleşen bu hızlı yükselişte Sinan tarafından her yaralanışında yine Yağız’a
sığınıyordu. Gerçi Yağız’ın ilgisine o kadar alışmaya başlamıştı ki, elektrik
kesildiğinde bile kendini onun evinde buluyor, kendisini nazikçe kovan Yağız’ı
sallamıyor, bir de üstüne çocuğa zorla kahve yaptırtıyordu. ^.^
İradede hafif bir dalgalanma hissediliyor.
Şehla değil düpedüz kör
Yazı devam ediyor..