Fazilet Hanım ve Kızları: İmkânsız zaman alır

Fazilet Hanım ve Kızları: İmkânsız zaman alır
Merhaba,

YağHaz’lananlardan mısınız? Son (kırk birinci) bölüm sonrası dizinin resmi sosyal medya hesabı bile #YağHaz etiketini kalpli malpli kullanıp paylaşım yaptığına göre, sanırım artık 80 milyon (^.^) olarak bu gerçeği kabullenmeliyiz: “YAĞHAZ”LANDIK. Ve bu sitede de bir YağHaz yazısı olmasının zamanı gelmişti artık (Valandil’e selam olsun 😊).

Zamanında, herkesin ertesi sabah işte-okulda muhabbetini yapacak derecede tutkuyla seyrettiği, entrika-yalı kombolu dizilerin şahı Aşk-ı Memnu’ya bile pas vermemiş olan ben, ismi “Fazilet Hanım ve Kızları” olan bir diziyi ciddi ciddi takip ediyor olduğum gerçeğini kabullenmekte oldukça zorlandım takdir edersiniz ki. İşte bu noktada bu yazının yazılmasına da sebep olan Yağız ve Hazan’ın hikâyesine geliyoruz.

Dizinin ilk sezonunu hiç izlememiştim. Zira hasbelkader zaplarken Star’da durunca en sık gördüğüm şeyler; hayattaki en ulvi amacı kapağı birtakım benzer konseptli (aşağıdakiler-yukarıdakiler) dizilerden de görsel olarak aşina olunan bir yalıya (hâlâ yalıda oturan zengin var mı bu arada, sadece soruyorum?) atma ve bu uğurda kızlarını yalının muhtelif erkek kişilerine yamama taktikleri içerisinde gerekli-gereksiz bas bas bağıran bir Fazilet ile en alakasız mahiyette bile sürekli üstü çıplak bir şekilde ortalarda gezinen, evin oğlu olduğunu tahmin ettiğim esmer çocuk oluyordu. Esmer çocuğun (evet Sinan işte, sonradan öğrendim ismini tabii) biraz da bu tarafa soyunayım temalı pozları bizim evde dalga konusu olup eğlendirse de, Fazilet’in aşırı gürültülü çaçaron halleri çekilecek çile değildi doğrusu.

Gel zaman git zaman, dizinin yeni sezon fragmanı gözüme çarptı. Yönetmen değişikliği yaşanmış sanırım ama ikinci sezonla birlikte mi bilmiyorum. Fakat sezonun ilk bölümü olan 14'üncü bölüm fragmanı dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Cumartesi günü evde olunca oturup izlemeye başladım. Üst vücudunu göstermeyi seven çocuk (giyinikti bu defa), uzun saçlı esmer kıza karşı büyük bir kabahat işlemişti belli ki ve kızın yüzüne bile bakamıyordu, hali hiç iyi görünmeyen kızın peşinden gidip kıza mukayyet olma işi de, çocuğun ağabeyi olduğunu anladığım temiz yüzlü efendiden diğer çocuğa düşmüştü. Bundan sonra uzun saçlı esmer kız her düştüğünde, temiz yüzlü efendi çocuk yanında olacaktı.

Gitti kız..

Sen ağlama, dayanamam

Yağız’ın Hazan’ı Kireçburnu sahilinde bayılıp düştüğü yerden kaldırıp kucaklayarak evine getirdiği andan itibaren YağHaz'cılık yolculuğuma başlamıştım sanırım. Yağız’ın minimal şıklıkta döşenmiş dairesinde çekilmiş olan sahnelerinin hepsi çok tatlıydı: Yağız’ın Hazan’a yemek / kahvaltı hazırlaması, hayatında ilk defa sarhoş olan Hazan’ın Yağız’ın omzunda ağlaması, çocukluklarından, korkularından, yalnızlıktan bahsetmeleri, Yağız’ın Hazan’ın yüzünü yıkaması, Hazan uyurken ondan özür dilemesi, Hazan’ın, gitmesine izin vermeyen Yağız’ın salonundaki eşyaları fırlatması, buna mukabil Yağız’ın sadece cool bir şekilde gülümsemesi. Sadece yakışıklılığı ve smart casual’ın hakkını veren kıyafetleriye bile seyreylemesi bir keyif olan Yağız Egemen karakterinin üstelik derin de bir insan olduğunu tek bölümdeki birkaç sahneden anlayabilmiş ve kendisinin hikâyesini merak etmiştim. Olaylarının ne olduğunu henüz anlamamıştım ama Hazan’ın topuklu ayakkabılarını atmayıp evinde saklamasından belli olmuştu Yağız’ın oldukça izlenesi bir karakter olduğu. Lanet olsun dostum, yine bir imkânsız aşk kokusu almıştım işte. Bayılıyordum bazı imkânsız aşkları izlemeye. İçimdeki mazoşist beni bu çifte çekmeyi başarmıştı. Geri dönüş yoktu artık, el mecbur kavuşmalarını bekleyecektim. Üstelik Yağız’ın biraz çakallıkla da olsa Hazan’a kendisini kozmetik yüzü yapan sözleşmeyi imzalatırken söylediği gibi, kendisi için bir şeyler yapması, öncelikle o otel odasından çıkması yolunda ilk adımı attırıp, Hazan’ın 41'inci bölümde Sinan’a bahsettiği dönüşümünü başlatmıştı.


"O gecenin kötü çocuğu olduğum için özür dilerim."

ekşisözlük'teki ruh eşi başlığında okuyup fav’a atmış olduğum aşağıdaki alıntı, bence çiftin izlediğim bölümde başlayan bu yolculuğunu güzelce özetliyor:

“İnsanlar ruh eşinin mükemmel uyum olduğunu düşünür ve hemen hemen herkes onu bulmak ister. Fakat, gerçek ruh eşi; seni hayattan geri koyan şeyleri gösteren bir ayna, seni hayatını değiştirebileceğine dair farkındalığa kavuşturan kişidir. Gerçek ruh eşi muhtemelen hayatın boyunca tanıyıp tanıyabileceğin en önemli kişidir. Tüm duvarlarını yıkar ve seni hayatın içinde uyanık tutar. Ruh eşinin amacı; seni bir güzel sarsmak, egonu biraz yıkmak, sana engellerini ve bağımlılıklarını göstermektir. İçeri yepyeni bir ışık sızabilsin diye kalbini biraz olsun kırmaktır. Sana, hayatına dair kontrolünü öyle kaybettirir ki değişimin kaçınılmazdır.” Elizabeth Gilbert

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER