O Hayat Benim : Ait olmadığımız bir hayata sahip olmanın savaşı bitmez

DİDEM İNSELEL ( Fulya) : Fulya, seyircinin çok sevdiği bir karakter. Bunun nedeni de çoğu kadının Fulya ile benzer şeyler yaşamasıdır.

D.T: Gözünüz aydın Fulya hamile. Hem de ikiz.
D.İ: Ya evet, yıllar sonra.

D.T: Ben ikiz olmasına şaşırdım açıkçacı. Peki siz şaşırdınız mı?
D.İ: Okuyunca şaşırdım. Ama şundan dolayı şaşırdım; Ben daha önce de  hamile rolü oynadığım ve onun zorluğunu bildiğim için ilk olarak kostümü  ve setteki ağırlığını düşündüm. Kışın kat kat giyinmek zevkli ama yazın daha zor. Bakalım nasıl olacak?

D.T: Fulya az daha bebeklerini düşürüyordu. Müştemilattaki o düşme sahnesi çok iyi çekilmişti. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Dublör vardı sanırım.
D.İ: Evet dublör vardı ve müthişti. Çok gerçekçi bir sahneydi. Hatta annem “Doğruyu söyle bana, dublör falan gelmedi, heyecanlanmayayım diye yalan söylüyorsun bana, o sensin değil mi?” dedi. Bütün sahneyi ekranı durdura durdura izlettim. “Bak adamın omuzlarına, görüyor musun? Ayhan o Ayhan” dedim. O da haklı, çünkü çok set kazası yaşadım ben. Geçen sezon konağın merdivenlerinde Mehmet Emir’in peşinden koşarken yuvarlandım. Trabzanlara tutunmama rağmen, bütün bacağım ahşaba sürüldü ve yandı, iltihaplandı. Dışarıda çekim yaptığımız bir başka gün de, ayaklarım üşüdüğü için düz tabanlı çizmelerimi giydim ve ayağım uyuşmuş olduğu için farketmeyip düştüm. Kırık yoktu ama bir ay vucudum simsiyah gezdim.

D.T: Geçmiş olsun.

D.T: Fulya nasıl biri sizce? Didem İnselel Fulya hakkında ne düşünüyor?
D.İ: Ben Fulya’ya üzülüyorum. Çünkü ben Fulya kadar naif bir karakter değilim. Ne ikili ilişkilerde, ne arkadaş ilişkilerinde, ne de sosyal ortamlarda. Fulya biraz da pasif. Sevdiği insanları kendinden fazla düşünen, kendi isteklerini pek önceliklendirmeyen, bütün ömrünü bir adam onu sevsin diye beklemekle geçirmiş ve onu sevmekle uğraşmış bir kadın.

D.T: Sizinki aşk gibi. Ama aşk da bu kadar uzun sürmez ki.
D.İ: Saplantı. Bir ömür boyu süren bir saplantı. Benim mesela Fulya karakterini çıkartırken araştırma falan yapmama gerek kalmadı. Çünkü benim çevremde buna benzer şeyler yaşayan çok insan var gerçekten. Fulya seyircinin çok sevdiği bir karakter. Bunun nedeni de çoğu kadının Fulya ile benzer şeyler yaşamasıdır.



D.T: Bu sezon Fulya’nın bizi şaşırtan, inişli çıkışlı hallerine ve sert çıkışlarına şahit olduk. Bir kadın olarak onu anlıyorum ama sanki biraz el atılıp toparlanmazsa Fulya çok dengesizmiş gibi bir durum çıkacak ortaya.
D.İ: Aynen öyle. Hasret ortaya çıkana kadar Fulya evliliğini kurtarmaya çalışan, kocasını seven, kendi çizdiği dünyasının sınırları içinde kendince mutlu bir kadınken, Hasret’in gelmesiyle, özellikle de Mehmet Emir’in dengesiz tavırları nedeniyle dengesini kaybetti. Zaman zaman kendinden hiç beklenmeyen o fevri çıkışları oluyor (Hasret’in evini basmak gibi) Ama sonrasında, sakinleştiğinde, normal hayatına döndüğünde “Ben nasıl böyle bir şey yaptım” diye de kendini sorguluyor. Normal hayatta da öyle olmaz mı? İnsanın ayağı bir kere takılmaya görsün. Bir anda ve arka arkaya dengesini kaybeder. İşte Fulya şu an tam da böyle bir durumda. Ama bu çocuklar ona iyi gelecek.

D.T: Hamilelik güzel de, çocuklar doğduktan sonra neler olacak merak ediyorum. Mehmet Emir iyi bir baba olacak mı şüpheliyim
.
D.İ: Fulya çocukları olmadığı için bu evliliğin eksik bir evlilik olduğunu düşünüyor. Sanki çocukları olsaydı, ilişkileri daha kuvvetli olurdu ve her şey yoluna girerdi sanıyor. Oysa evlilikleri çok iyi olsaydı, çocuğun eksikliğini bu kadar hissetmezlerdi. Demek ki evliliklerinde eksik başka şeyler var.

D.T: Hamilelik iyi gelecek mi Fulya’ya?
D.İ: Fulya’nın gururunun kırıldığı, kendini eksik hissettiği bir dönemde hamile kalması onun karakterinde büyük dönüşüme neden olacak. Ben öyle düşünüyorum. “Kocamı sevdiğim için döndüm” diyor ama bunun altında kadınca bir intikam duygusu yatıyor. “Güç bende ve bununla hepinizin burnundan getireceğim” der gibi. Fulya için asıl kıymetli olan da karnındakiler. Çünkü 20 yıl boyunca çocuğu olsun istemiş. Hem de Mehmet Emir’den olsun istemiş. Şimdi istediği şeye sahip ve herkesten intikam alacak gibi gözüküyor.

D.T: Didem olarak Fulya’ya ne gibi tavsiyelerde bulunmak isterdiniz?
D.İ: Annem kafan mı yok? Hayat bir tane ve kimse için harcamaya değmez. Bu kadar ağlama derim. Vallahi derim. Önüne bak derim. Bir insanın seni sevmesi için kendini bu kadar heba etme derim. Tamam bir insanı sevmek güzel, sevgisi için çaba sarfetmek, fedakarlık yapmak da güzel ama biraz da karşılıklı olduğu zaman güzel. İnsanın hayatta iki, üç hayat yaşama şansı olur da bir tanesini böyle yaşar o zaman anlarım .Ama bir tane ve yarım saat sonrası olmayabilir.

D.T: Karakter olarak ona benzemeseniz de sesiniz, duruşunuz, tavrınız Fulya’ya çok benziyor. Sizi izlerken de şimdi dinlerken de bu sakinliği seviyorum ben.
D.İ: Ya o biraz da denk gelmesiyle ilgili. Bu anlamda bana uygun bir karakter. Ben minimal oynamayı seven bir oyuncuyum. Büyük büyük hareketlerle oynamayı tercih etmiyorum. Tabi zaman zaman seyircinin bu tarz istediği şeyler oluyor ama karakterimin de buna müsade etmesiyle kendi tarzımı burada devam ettirebiliyorum. Zorlandığım şeyler olmadı mı? Oldu tabi. Büyük tepkiler gerektiği zaman, mantık açısından değil ama oyunculuk açısından bana ters gelen şeyler olduğunu düşündüğümde yapmak zorunda kaldım. Ama dizi tek başına benim dizim değil. Tek başıma oynamıyorum. Asgari müşterekte hepimiz aynı dilde buluşmak zorundayız. Ama ben en azından kendi oyunculuk anlayışımı koruyabildiğimi düşünüyorum bu dizide.

D.T: Sezon finaline az kaldı. Tatil planlarınız nelerdir?
D.İ: Marmaris Selimiye’de, huzurevi kıvamında bir 15 gün tatil yapacağım. Sonrasında vakit kalırsa ve ayarlayabilirsem belki yurt dışı tatili de yapacağım. Çünkü malum biriken bütün işleri insan o tatilde yapmak istiyor.

D.T: Zaman ayırdığınız  için çok teşekkür ederim.

D.İ: Ben teşekkür ederim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER