Yemek sonrası konağın üst
katına çıkıyoruz. Mehtap Köroğlu odaları gezdiriyor. Efsun’un
odasında Hasret’in gençlik fotoğrafına biraz daha uzun bakıyorum. O fotoğraf
gerçekten de İclal Aydın’ın gençlik fotoğrafıymış. Her zamanki gibi güzel
gözüküyor.
Sete misafir olduğum gün
57. bölüm çekiliyordu. İlk sahnenin çekimi başlıyor. Monitörün karşısına
geçiyorum. Hülya’nın Sultan’ın değiştirdiği ilaçları içtiği ve bu yüzden
halüsinasyonlar gördüğü sahne. Ahu Sungur gecelikle çok güzel görünüyor.
Fakat elbette ki ruhsal olarak yıpranmış bir kadını oynadığı için ve defalarca
farklı planlar çekildiği için yüzünde Hülya’yı görmemek mümkün değil. Televizyonda
birkaç dakika izlediğimiz sahneyi çekmek saatler sürüyor. Yataktan kalkıp,
ilaçları içip, banyoda fenalaştığı sahneler beş farklı açıdan ve defalarca
çekiliyor. Her defasında hasta bir kadını oynamanın insanda yarattığı ruh
halini varın siz düşünün.
Görüntü Yönetmeni Efe
Kubilay’ın bizzat kamerayı kullandığını görünce sormadan edemiyorum. Çünkü daha
önce görüntü yönetmeninin sahneleri sadece monitörden izlediğine şahit
olmuştum. Olabilirmiş, tercih meselesiymiş. O
sırada Hamdi Alkan geliyor. Esprili ve neşeli bir hava esiyor sette. İşin
stresiyle, zorluğuyla baş etmenin başka yolu yok galiba.
Her zaman dizi
emekçilerinin işinin ne kadar zor olduğu konuşulur. Ama inanın bunu idrak
edebilmek için bir set gününü görmenizi çok isterdim. Hem bedenen, hem de ruhen
çok yıpratıcı bir iş. Bu konuda bir belgesel yapılmasını gerçekten
çok isterdim. Öyle film dvd’lerinde izlediğimiz, müzik ve montajla
güzelleştirilmiş “Kamera arkası” görüntülerine bakmayın siz. Tam zamanlı olarak
çekim aşamasını gösteren sağlam bir belgesel lazım bu işin zorluğunu anlatabilmek için. Her anını ve tüm hazırlıkları gösteren bir belgesel...
Bir süre Hamdi Alkan’la
beraber onun monitöründen izliyoruz sahneyi. Sıcak tavırları bana iyi geliyor.
Diziden, reytinglerden ve yazılarımdan konuşuyoruz. Bu arada şunu da
belirtmeliyim ki; dizi hakkında yazılan, söylenen çoğu şeyi okuyorlar.
İzleyicinin fikirlerini de elbette önemsiyorlar. Hatta bizden önce çoğu
şeyin farkındalar. Fakat sistem, işleyiş ve koşullar elverdiğince hareket
edebiliyorlar. Ellerinden geleni yaptıklarına da gönülden inanıyorum.