İkinci sahneye geçildi.
Çadırımız ve sobamız taşındı. Rüzgar esmiyor ama yine de ayaklarımızda halojen
ısıtıcılar olmasa üşürüz. Bu sahnede daha fazla oyuncu var. Tolga Sarıtaş, Güven
Hokna, Bülent Bilgiç, Özlem Başkaya, İpek Erdem ve Aybars Kartal Özson. Sahneyi
monitörden izlerken iki kaş, iki göz hareketiyle karakterin ipucunu veren müthiş
bir kadın ilgimi çekiyor. Özlem Başkaya. Eyvah! diyorum. İşte diziyi izlerken
dizlerimize vuracağımız kadın bu mu yoksa? Oyunculuğuna bayılıp, huyuna
hayıflanacağımız bir kadın geliyor. Daha
sonra şömine başında sohbet ederken yanılmadığımı anlıyorum. Oya gibi işlenecek
bir karakterin kokusunu doğru almışım. Kolundaki altın bileziklere takılıyor
gözüm. Öyle çok ki sayamıyorum. Hatta geçen gün bileğinden çıkarmayı unutup
eczaneye gittiğini, eczacı kadının neredeyse şok geçirdiğini anlattı.
Çekim sırasında sessizlik
mühim. Dış çekimlerde sadece ezan okunduğunda ve uçak geçtiğinde çekim duruyor.
İç mekanda ise ses konusunda daha hassas olmak gerekiyor çünkü fısıltılı
konuşmalar dahi çekimi etkiliyor. Bir sahne beş, altı farklı açıdan çekiliyor.
Konuşan kişi sayısına ve sahnenin duygusuna göre bu sayı değişiyor. Bu geçişler
sırasında “devamlılık” durumu da çok önemli. Hem sahnede durdukları yer hem de
cümleler açısından. Bunun için “”Devamlılık Asistanları” var. Sürekli senaryo
üzerinde notlar alıyorlar.