Ömrüm Sessiz Bir Çığlık: Derdini içine akıtan insanların hikayesi

Ve reji masası. Yıldız Hanım tütün sarıp içiyor, çay seviyor. Fırsat bulduğu anlarda telefonundan güzel bir şarkıyı, türküyü dinliyor, dinlettiriyor, eşlik ediyor. Yılmaz Güney ve Iñárritu ya bayılıyor. ( Iñárritu’nun da Yılmaz Güney hayranı olduğunu öğreniyorum. Meğer film yapmaya onu izledikten sonra karar vermiş.) Sete gelen herkes onu kucaklamak için mutlaka yanına uğruyor.  O ara bana diziye ait iki teaser izletiyor. Yakında görücüye çıkacak ve siz de göreceksiniz. Çok etkileyici. İkisinin de duygusu birbirinden farklı. Yıldız Hanım her insanın derdi olduğunu ve çoğunun bunu dile getiremediğini bilen, bunu dizilerinde anlatmaya özen gösteren bir yönetmen. Anlatırken kullandığı dil ile de kalbimize girmeyi başaranlardan. Ömrüm Sessiz Bir Çığlık adı da aslında buradan geliyor ve bu noktaya odaklanıyor. Bir türlü derdini dillendiremeyen, çığlık atma raddesine gelmiş ama bunu başaramayan insanları anlatıyor. Hikayenin içindeki dram ve aşk kalbinize girmeyi başaracak, göreceksiniz.  

Yemek saati geliyor ve çadırda ikimiz baş başa yemek yiyip, bir sürü şeyden konuşuyoruz. İki Balık burcu kadını olarak ortak noktalarda gözlerimiz ışıldıyor. Yemek bitince ince belli bardakta Muzaffer’in getirdiği çayı içiyoruz. Çay denen şey de ikram edilince daha mı güzel ne? O sırada Güven Hokna geliyor. Mikrobik bir nedenden dolayı gözü biraz şişmiş. Ağrısına değil sahnedeki görüntüsünün ne olacağı kaygısına odaklanmış, hayran oluyorum. “Hallederiz” diyor Yıldız Hanım. İlaçlarını alırsa iyileşecek muhtemelen ama gerçekten o an iyi gözükmüyordu. Fakat sahne çekilirken gördüm ki gözü çok belli olmuyordu. Güven Hanım da yapılan makyajdan oldukça memnundu.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER