Yola koyulmadan önce, Zeynep ve Rüzgar sahnesini çektiler. Sahneyi daha yeni izlemiş olmanın heyecanıyla, konuyu Serdar Şanal'a getiriyorum. Sosyal medyada aralarındaki arkadaşlığın çok güçlü olduğunu görmek zaten mümkün ve ben de bir süredir yakından takip ediyorum. Az evvel izlediğim sahne çekiminde, inanılmaz neşeli gözüküyorlardı. Ben daha "Serdar." derken, kahkaha atmaya başlıyor Deniz Baysal. Ben zaten cevabımı daha sormadan alıyorum. Cümlemin bitmesiyle, "Serdar'la çalışmak çok keyifli." diyor, gülümseyerek. Beraber ilk işleri. Daha önce de tanışmadıklarından ama birbirlerini tanıdıkları anda o uyumu yakaladıklarından bahsediyor. "O da yerinde duramayan birisi. Onun enerjisi benimkinden de yüksek, hepimizi toparlıyor. Rüzgar'la çok zıt bir karakter. Set arasında çok hareketli, sürekli gülüyor, güldürüyor ve 'Kayıt' denmesiyle direkt role giriyor mesela ağlamaya başlıyor. O konuda takdir ediyorum." diyor. Sohbetin ilerlediği dakikalarda, Deniz Baysal, 'Serdar Şanal fanı' olduğunu söylüyor hatta, gülümseyerek. Sosyal medyada hesap açmayı düşündüğüne kadar ilerliyor esprisi. ^^
Peki Deniz Baysal'a, Rüzgarın Kalbi neler kazandırdı bunu merak ediyorum. Daha doğal oynamaya başladığını düşündüğünden bahsediyor. En hoşuna giden de sahneleri, karşısındaki oyuncuyla sohbet ediyormuş gibi çekmeleri olduğunu söylüyor. "İki oyuncunun da elektriğiyle alakalı bence bu. Uyum içerisindeyiz hepimiz. Şehir dışındayız, aynı otelde kalıyoruz. Set bitiyor, havuz başına inip tekrar buluşup, muhabbet ediyoruz. Kopamıyoruz birbirimizden çok tuhaf bir şekilde. Gerçekten aile gibi olduk. Bu bence ekrana yansıyor." diyor. Her işte bunun denildiğini ve bunun sebebinin, ailenden çok oradaki insanları gördüğün için olduğundan bahsediyor. "Ama klişe olsun diye söylemiyorum, gerçekten aile gibiyiz işte." diye de ekliyor, samimi gülüşüyle. Ben de bu güzel enerjinin reytinglere de yansıdığından bahsediyorum. Bu durumdan oldukça mutlu.
Rüzgarın Kalbi setini ziyaret ettiğim hafta, 3. bölüm yayınlanmıştı. Bölüm sonunda, Zeynep, Rüzgar'ı dinlemeden hüküm verdiği için seyirciyi biraz üzmüştü. Deniz Baysal da Twitter hesabından, Zeynep'in bu durumu telafi edeceğini yazmıştı. 4. bölüm itibariyle de bunu izledik. Ben de Deniz Baysal'ın öngörüsünü merak ediyorum, hikayeyle ilgili. Neler olacak acaba? Rüzgar ve Zeynep arasında gelgitlerin muhakkak olacağını ama hikayedeki gizemin daha çok ilgisini çektiğini dile getiriyor. Her karakterin hikayesi, ana hikayeyi beslediği için, bu resmin bütününü kendisinin de merak ettiğini söylüyor. Ve en çok da, Rüzgar'ın gerçek hikayesini öğrenen Zeynep'in vereceği tepkiyi merak ettiğini dile getiriyor.
4. bölüm itibariyle, bir yandan da aksiyonun içine girdik. İlk bölümlerde yavaş ilerleyen hikaye hızlanmaya başladı. Bunun da kendisi hikayenin içindeyken, çok zevkli hissettirdiğinden bahsediyor. "Hikayede bol malzememiz var. O yüzden düşünmüyorum sonrasında ne olacağını, ya da ne kadar ilerleyeceğini. Kendim de merak ettiğim için, seyircide de aynı tepkiyi yakalayacağımızı düşünüyorum. O yüzden mutluyum." diyor.
Bu sırada ne zaman Muammer'in evine varacağımızı merak ediyorum ama daha mesafe olduğunu öğreniyorum. İstanbul'a kıyasla, trafik diye bir şey elbette ki yok burada. Ama çekim yerleri arasında mesafe azımsanmayacak kadar fazla geliyor gözüme. Fakat, yeşille mavi arasında yapılan bir yolculuk olduğu için, ne kadar iyi hissettirdiğini düşünüyorum. Sessizlik sırasında Deniz Baysal, gözlerini kapatıp biraz dinleniyor. Muammer'in evinin sokağına girdiğimizde, burayı hemen tanıyorum ve geldiğimizi anlıyorum. Deniz Baysal, hazırlanmak için karavana geçerken, bizi de eve buyur ediyorlar.
Herkes Deniz Baysal'ı görünce gülümsemeye başlıyor çünkü saatlerdir onu bekledikleri için epey bir sıkılmışlar. Muammer'in evi tek kelimeyle harika. Rüzgar'ın kulübesine giden yolda, bir mandıranın önünden geçmiştik. Buranın yanında da çit içinde bir sürü tavuk ve horoz var. Doğayı çok seven bir insan için, olağanüstü bir yer Foça. Sette yaptığım bir sohbet sonucu, köpek çiftliğinin yanında bir çekim alanı daha olduğunu öğreniyorum.