Bozuk bir saattir yüreğim…
Hep sende durur.
 
Turgut Uyar
Ceylin eve geldiğinde annesi ve ablası tüm evi yerleştirmişti. Hayaller kurarak aldığı yeşil kanepe, Ceylin’i hüzün denizine boğdu. Çünkü Ilgaz’ın evindeki yeşil kanepede geçirdikleri mutlu anları kendi evlerinde de yaşamak istemişti. Şimdi o kanepede yalnız oturacak olma fikri Ceylin’i esir aldı. Ilgaz’la kurdukları hayallerini yaşayamayacaktı. Artık o kanepede ikisi oturup, film açıp izleyemeyecekti. Ilgaz’la fazla yaşayamadıkları evlilikleri içinde ukde olarak kalacak.

 

Birkaç bölümdür dikkatimi çekiyor, fakat bir türlü yazmaya elim değmedi. Ceylin, aslında evi tuttuğundan beri dolabını Ilgaz’la paylaşıyor. Dili ne kadar boşanalım dese de gönlü boşanmayalım diyor. Bu hem tavırlarıyla hem de beden diliyle çok net anlaşılıyor. Bu bölüm, Ceylin Gül’ün kapının yanına koyduğu çöp poşetinde Ilgaz’ın gömleğini buldu. Ceylin’in ilk işi gömleği koklamak oldu. Ilgaz’ın kokusunu almak istemesi onu ne kadar özlediğinin bir göstergesiydi. Ceylin’de her istediğinde dokunamamanın verdiği acıyı gördüm. Gönderdiği ses kaydı ile uyuyan bir Ceylin vardı.

 
Ceylin adım adım planına hedef almaya devam ediyor. Önce Yekta’yı ele vermedi. Sonra Laçin’le iş birliği yapmaya çalıştı. Şimdi de Osman’ı kendi tarafına çekti. Planı ne? Şu an kestiremiyorum. Ne desem bir tersi çıkacak diye düşünüyorum. Ama adım adım Yekta’yı bitirmek için elinden gelini ardına koymuyor. Bunu da son olarak Nevâ ile olan yakınlaşmasından anlamak oldukça basit. Bu planı her ne ise umarım sonunda onu üzmez. Geri dönülmesi imkânsız sonuçlar doğurmaz. Yekta’ya giden yolda açık hedef Cüneyt. Bunu Laçin ve Ceylin’in konuşmasında çok net anlıyoruz. Laçin’in Yekta’dan boşanmak için Ceylin’i avukatı yapması tabii ki sürpriz değildi. Oldukça çekişmeli bir boşanma olacağı şimdiden belli. Yekta gibi bir adamın mal varlığını paylaşacağını bırakın, bir çorap bile vermez. Laçin’in niyetini de anlıyorum. Silkelenmesi için hayatın sillesini yemesi gerekti, ama en sonunda aklı başına geldi. Ceylin’in Yekta’ya karşı eli gittikçe güçlendi. Laçin’in oyuna girmesi ve Yekta ile mücadelesine göğüs germesi onu gün be gün güçlendirmeye başladı. Umarım bu yolda Yekta’ya karşı derdest olmazlar.

 
İnsan çok sevdiğine kızarmış. Benim de Ceylin’e kızmam belki de bundan kaynaklanıyor. Ceylin, vicdanlı bir kadın. Ne kadar Yekta’yı alt etme planları kurmuş olsa da Cüneyt – Nevâ ilişkisinde intikam seslerini susturabiliyor. Kendi ilişkisi de büyük sınavlardan geçtiği için Nevâ’ya karşı kayıtsız kalamıyor. Cüneyt’i sevdiğini bile bile bunu Nevâ’ya yapmak istemiyor. Yine de Nevâ bu plana sadık kalarak sevgisinin sesini susturup hakikate doğru ilerlemek istedi.


 
Sekiz aydır yürüyemeyen birinin ayakkabısının altı taze çamurlu olamaz. Bu hikâyede Ilgaz olmasa diğer karakterle ne yapacaktı çok merak ediyorum. İyi ki Ilgaz Paşam var. İnci ile Yeşim’in aslında aynı kişi olduğunu söyleye söyleye adamın dilinde tüy bitti. Kendini paraladı. Derya Savcı bile işe uyanmadı. Yahu, Derya niye ortalıkta pembe gözlük takmış, bulutların üzerinde yürüyormuş gibi duruyor? Artık iyice Derya’yı sırf Pars’a partner oldun diye hikâyeye kattıklarından eminim. Kadının hiçbir arızası, derdi kalmadı. Hikâyeye sırf evrak işi yapmaya gelmiş. Bizler Yargı’yı yan rollerin de derin hikayeleri olduğu için sevdik. Şimdi baktığımda resmen yüzeysel olaylara değinip geçiyorlar.
 
Yargı’nın hikayesi perdeyi yüksekten açtı. Belli bir bölüme kadar da yüksek perdeden devam etti. Burada yüksek perdeden kastım tam bir polisiye tadını yakalamasıydı. Ancak, hikâye hayallerde vaat ettikleri ile kâğıt üzerine geçince verdikleri arasında uçurumlar oluşturdu. İnsan ister istemez ilk bölümlerdeki tempo ile kıyas yapıyor. Ne yazık ki üzerindeki kabızlığı atabilmiş değil. Dolu dizgin izlediğimiz 140 dakika bize yetmezken, şu an 140 dakikanın içinde kaç tane klip olduğunu saymamla devam ediyor. Dolu dizginliyi bırakın, artık nefesimi bile tutmuyorum. Kabaca hesabıma göre her beş bölümde birçok iyi diyebileceğim bölümler izliyoruz. Geri kalan dört bölüm alışa geldiğimiz dizilerin temposunda geçiyor. Yeni sezona yeni karakterler ve altı dolu hikâyelerin gelmesi şart. Aksi hâlde Yargı kan kaybetmeye devam edecek.
 
Merdan’dan örnek verecek olursam işler planlandığı gibi gitmedi. Olayları çözecek, iş bitirecek, derken kendi köşesine çekilmiş bir Merdan izliyoruz. Mesela Seda neden gitti, anlamış değilim. En azından Merdan – Seda – Yekta çatışması izliyorduk. Bu ayağı kopardılar. Sonra Ayşenil Şamlıoğlu gibi müthiş bir isim katıldı. Hem de neredeyse tüm hukuk karakterlerinin hocası titresinde olan; ama, o da istenilen etkiyi veremedi. En fazla beş bölüm ve birkaç sahnede yer aldı. Merdan’ın evlat edindiği otizm spektrumlu oğlan Görkem’in hikayesini Yekta’ya bağlayacaklardı. O da arada kaynadı gitti. Engin’in ölümü ise tam bir sürpriz yumurta oldu. Dizi tarihine kendi kendini öldürten karakter olarak tozlu raflarda yerini aldı. Bu şekilde daha devam ederim, fakat yazdıkça tadım iyice kaçmaya başladı. Umarım yeni sezonda katılacak veya ayrılacak olan karakter için mantıklı bir hikâye temeli oluşturulur.
 


Zamanın hiç bu kadar durmasını istememiştim. Geçmesin. O dakikalar gelmesin. Sadece ben değil, Ceylin de gelmesini istemedi. Ilgaz, saatin kaç olduğunu söylediğinde zamanın o an, o dakika tükenmesini ve geleceğe devam etmemesini diledi. Bunu da elini saatin üzerine kapatmasından anlıyoruz. Dakikaların hatta saniyeler bile önemliydi. Belki de o yüzden 15.55 dedi. Dörde beş var yerine ya da yuvarlayıp dört yerine 15.55 demek her şeyi açıklıyordu. İyi değillerdi. Hiç iyi olmadılar. Kurdukları tüm hayaller gerçekleşmemek üzere bu anda asılı kaldı. Adliyeye giden yol hem bitmek bilmedi hem de ışınlanmış gibi geldi. Çok tuhaf bir duygu. Tam tamına bir saat sonra aile birlikleri kopacak. Bizlikten benliğe geçiş yapacaklardı. Keşke zaman akıp gitseydi de onlar orada sabit kalsalardı.


 
Hayran olduğumuz o aşk evliliklerini ayakta tutamadı. Boşandılar. Onlar artık iki özgür bireydi. Ceylin çıkışta o kadar kötü oldu ki; Ilgaz’a hoş çal demeyi bile çok gördü. Eğer hoşça kal deseydi tüm dirayetini yitirecekti. Ve bizleri bir anda flashforward ile 6 ay sonraki cinayete bağladılar. Geçtiğimiz bölüm en son Ceylin’in üzerindeki delilleri topluyorlardı. Bıraktıkları yerden devamı geldi. İzleyiciye çok şahane bir mikroplan sundular. Sanırım Yargı’nın yakın çekimlerinden en beğendiğim sahne, mikro plana aldıkları kanlı alyansı temizleme sahnesiydi. Bu sahneyi kim çektiyse eline sağlık. Anlatılmak isten her anlamı içinde barınıyordu. Ceylin’in tüm üzüntüsü o sahneye tasvir edilmişti. Yalnız, dikkatimi bir ayrıntı çekti. Bunu yayında da dile getirmiştim. Ceylin’in alyansı çıkarılmadan önce başka bir kutuda sanıyorum ki Ilgaz’ın da alyansı dikkatimi çekti. Ben alyans Ilgaz’ındı diyorum, ama belki de bir başkasınındı.


 
Yargı’da her zaman “Katil kim?” sorusunu sorarken şimdi de “Maktul kim?” diye yanıt arar olduk. Şu an için maktuller arasında Ilgaz ilk sırayı oynasa da ölen kişi bir başkası da olabilir. Eren’in Ceylin’e karşı hınç dolacağı başka biri de olabilir. Peki, bu kişi Ilgaz değilse kim olabilir? benim aklıma Metin’den başka biri gelmiyor. Bu kanıya da kutunun içindeki diğer alyanstan varıyorum. Belki de yanılırım. Sema Ergenekon ve Yargı Melekleri bambaşka biri ile karşımıza çıkabilirler. Bunu da en iyi sezon finali bölümünde anlayacağız.
 
Bölümde emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık!
 
Mortis



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER