"O değişmedi, sen değiştin Aslı. Sen katiline
âşık oldun. Bak, çok acıttığını biliyorum, haklısın da, ama Ferhat bir
katil." On üç bölümdür Ebru'dan duyduğumuz en doğru cümlelerdi
bunlar. Üslubu yine biraz sorunluydu, bir dost gibi konuşmuyordu çünkü, ama
yerden göğe kadar haklıydı. Haklıydı, çünkü Aslı değişti, hem de çok. Ferhat'ı
içeri attıracak bir şeyleri mutlaka bulacağına inanan kadın gitti, neler
yaptığına tanık olduğu adamı körü körüne savunan bir kadın geldi.
İnsan kimi
seveceğini seçemez, sevdiği kişiyi artık sevmemeyi beceremez, hem de bu kadar
başındayken işin, bu kadar yakınına girmişken. Ama insan, aklını kullanmaktan,
vicdanını dinlemekten de vazgeçmemelidir böyle. Üstelik Ferhat da öyle sıradan
bir katil değil. Her bölüm onlarca kurşun sıkan, sayısız insanın canını alan,
bunu bir yaşam biçimi olarak sürdüren biri. Çok acıttığını biliyorum, ama Aslı
bunları görmezden gelemez, gelmemeli.
Geçen hafta mutsuz
olmamın bir sebebi de buydu işte, hiçbir şekilde değişmeyen, değişmek için
çabalamayan, yaptıkları için pişman olmayan bir Ferhat var fakat Aslı'nın
gözünde her şey bir anda temize çekildi, ne güzel dünya! Ben bir yandan
Cüneyt'in yaptıklarının sürekli cezasız kalmasına kızıyorken diğer yanda
Aslı'yı nasıl anlayayım?
Öte yandan, Yılmaz
Ferhat'ın ismini verince kendi kafasında bütün parçaları birleştirip onun suçlu
olduğuna ikna olan Cem'e değil de Ferhat'a inanan bir Aslı görmekten şikayetçi
değilim. Bıktık artık yanlış anlamalardan, güvensizliklerden, kapı arasından
lafın yarısını dinleyip tavır değiştirenlerden. Bu hususta Ferhat'a güvenmesini
anlıyor ve destekliyorum, ama gözünün kör olmasını anlamıyor ve
desteklemiyorum. Aşkın gözü kör falan değildir, aşk insana öyle bir enerji
verir ki daha önce göremediklerinizi de görmeye başlarsınız. Aslı'nın da kafa zehir günlerine dönmesi lazım en
acilinden.
Cem'in de hâlâ
cevval komiser havalarında dolaşması komik. Beni de kandırdın ya, helal olsun,
dedi Ferhat'a. Sanki bana Külyutmaz! Sen daha burnunun ucundaki kadının
yalanlarını anlayamadın, sevgisinin sahteliğini göremedin, neyin havasını
atıyorsun acaba?
Ferhat'ın Aslı'yı
Yiğit'e emanet etmesi oldukça manidardı. Cem'e güvenmedi, haklıydı da. Dilsiz'e
güvenebilirdi, ama Dilsiz de sorunun kaynağıyla aynı evde yaşıyor, o da olmaz.
Ama kendisine öfkeli olsa da Yiğit'in Aslı'yı koruyacağını adı gibi biliyordu
ve yanılmadı. Yiğit'in bu kıymetli emaneti korumak için eline silah almasını
beklemiyordum gerçi, ama bunun Ferhat'la Yiğit'i yaklaştırabileceğini düşününce
kızamadım bu duruma.
Aslı o ilk
bölümlerdeki kafası zehir hatun olsa zaten böyle bir korumaya da ihtiyacı
olmayacaktı, o da ayrı hikâye. Yiğit'le de Suna'yla da bir problemi yokken
orada kalmak istememesi, bunun yerine kendisini anlamayan ve destek de olmayan
Ebru'nun yanına gitmeyi seçmesi saçma. Gittikten sonra olanlarsa daha saçma.
Kaşlarımı
kaldırıp aynaya müstehzi gülümseyeyim ki kötü olduğum anlaşılsın.
Ebru baştan beri
anlaşılmaz bir karakterdi, anlaşılmazlığı ayyuka çıktığında da ondan kurtulduk
çok şükür. Gizli işler çeviren biri neden gittiği oteldeki kibriti alıp getirir
eve? (Ve neden sabun, şampuan değil de kibrit? Kaçımız kendi ateşini yakamayan
bir ocak kullanıyoruz ve kaçımız onu çakmakla değil kibritle yakıyoruz?) Neden
saklamaz yüzünü gizleyen şapkayı? Neden sırlarla dolu odasında yatırır hiçbir
zaman yakınlık duymadığını söylediği birini?
Aslı'nın salaklığı
da Ebru'ya gitmekle sınırlı kalmadı ne yazık ki. Ebru'nun sırrını çözünce
Yiğit'i aradı, cevap alamadı. Mesaj yolladı, karşılık alamadı. Peki neden
pılını pırtını toplayıp uzaklaşmadı oradan hemen? Ve Ebru neden o saatte
Aslı'nın kapısındaydı?
Varlığımla bir
işe yaramadım ama gidişim yine de şık oldu, evet.
Saçma da olsa
nihayetinde Ebru'dan kurtulduğumuz için de bu sorularla pek işimiz kalmadı
artık. Ama Ebru'nun ölüm şeklinden ve janjanlı ceset torbasından söz etmemek
olmaz. Ayak ayak üstünde, kollar zarifçe iki yana açılmış halde can verdi Ebru.
Şık bir kötü değildi, şık bir ölüm de olmadı ama giderken pozunu da kesmiş
oldu. Toprağı bol olsun.
Aslı ve Ferhat'ın
Ebru'yu eşzamanlı olarak öğrenmeleri ve Ferhat'ın koğuş kapısını tokatlaması
güzeldi yine de. O gece arayamadı ama sonra bir şekilde aradı karısını,
numarayı da ezbere biliyormuş, Ferhat'a da bak.^^
Bir gecede saçına aklar düşen Ferhat kişisi. (Beter olsun!)