Şehzade Bayezid’in katli ise çok şükür ki beklediğimden çok daha başarılı oldu. Yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü her defasında artık etkilenmem böyle sahnelerden diyorum ama ekip de her defasında seyirciyi çarpacak güçte sahneler çekmeyi bir şekilde başarıyor. Şehzadelerin katline giden yolda her zaman çok orijinal hikayeler izleyemesek de ölüm sahneleri “best of” sıralaması yapılabilecek kadar ayrı ayrı karakteristik çekiliyor. Bu anlamda ekibi tebrik etmek lazım. İki dizi ve toplam 6 sezonda izlediğimiz bütün büyük idam sahneleri kendilerine has buluşlarıyla izleyicinin zihninde “klasikler” olarak yer ettiler kesinlikle.
 
Bu bölümdeki idam sahnesinin çarpıcılığı da iki zıt durumu bir araya getirip aynı potada vurucu bir şekilde eritmesindeydi. 4. Murad’ın Revan Fatihi olmasının etkisiyle sarayın ve payitahtın dört bir yanında şenlikler sürüp giderken, bir şehzade patlayan havai fişekler ve vur patlasın çal oynasın eğlenceler eşliğinde sessiz sedasız göçüp gitti. 

Aytekin Ataş’ın dizinin 1. sezonu için bestelediği, bence Zahid Bizi Tan Eyleme’den bile daha etkileyici bir şekilde diziye ayak uyduran Bir Gün isimli müthiş şarkının yeni düzenlemesinin eşlik ettiği bu sahneler, görsel ve işitsel olarak tüyleri diken diken etti. Gerçekten o kadar güzel sözleri ve o kadar hoş bir melodisi olan bir beste ki, Çağatay Tosun'un rejisiyle ikisi bir araya gelince ölümcül bir sonuç çıkmış ortaya.
 
Sahnenin en güzel yanlarından birisi Yiğit Uçan’ın bedeninde can bulan ve bir çok seyircinin tahminen bu sayede varlığından haberdar olduğu Şehzade Bayezid’in hikayesinin, ilk dizide Aras Bulut İynemli’nin canlandırdığı diğer şanssız Şehzade Bayezid’in hikayesiyle paralellik kurularak anlatılması ve Sultan Süleyman oğlu Bayezid gibi Acem ellerinde sığıntı ve hain konumuna düşüp, devletler arası pazarlıkların konusu olarak utanç içinde ölmektense, bütün vakarıyla ve kendi rızasıyla ölmeyi seçmesiydi. 

Yiğit Uçan, taht kavgalarına hiç bulaşmak istemeyen ama en sonunda zorunda kalan ve Şehzade Selim gibi sinsilik yoluna başvuran fakat elinden pek bir şey gelemeden gelip geçen Şehzade Bayezid rolünde Kösem macerasını başarıyla sonlandırdı. Güldüğü ya da gülümsediği hiçbir sahne gelmiyor benim aklıma. Hep ciddi, hep kaşları çatık bir şehzade oldu. Ama dizide yer kapladığı kadarıyla karakterini ve hikayesini sevdirmeyi başardı. 
 
Ancak asıl etkileyici olan Şehzade Bayezid’in idamı değil, bu idama tanık olan Şehzade İbrahim’in, zaten kırılgan ve depresif olan zayıf karakterinin kontrolünü tamamen kaybederek, Batman’in Joker’i gibi attığı çılgın kahkahalar eşliğinde deliliğe resmi olarak adımını attığı anlar oldu. Rıdvan Aybars Düzey daha sezonun ilk bölümünde ağabeyleri Bayezid ve Murad’ın tavla oynadıkları sahnede attığı keskin bakışlarla İbrahim karakterinin potansiyel deliliğini gayet güzel hissettirmişti. Sanıyorum ki asıl gösterisi bundan sonra başlayacak. Merakla takipteyiz.
 
Gelecek hafta izleyeceğimiz 51. bölüm belli ki oldukça çarpıcı gelişmelere sahip, çok daha gergin bir bölüm olacak. Bir yandan oğlunun ölümüyle Gülbahar Sultan’ın akıbetinin ne olacağını öğreneceğiz, diğer yandan hepten gözü dönen 4. Murad’ın kardeşleri Kasım ve İbrahim’i Kafes’e kapattırıp, validesi Kösem Sultan’a “Şah” çekmesini izleyeceğiz. 

Ana-oğulun ölümüne kapışması başlamak üzereyken, 1. sezonun sonunda birbirlerini çok severken bıraktığımız ikilinin 2. sezonun başladığı noktadan önce nasıl olup da böyle alttan alta birbirlerine düşman kesildiklerini de artık bir şekilde görebiliriz umarım. Belki de Çağan Efe Ak'ı hazır tekrar gelmişken hemen göndermeden biraz daha tutmak iyi olabilir ^^ Keyifli seyirler :) 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER