Ne yaşarsak yaşayalım, hep birlikteyiz aslında*
"Su akıp yolunu bulmuyorsa çatlakmak lazım o taşı. Hoş, akacağı varsa zaten kimse duramaz önünde. Eninde sonunda, çatlatır o taşı. Olmuyorsa, durmuyorsa, ızdırap veriyorsa akacak. Biraz hasarlı olacak ama yapacak bir şey yok. Böyle işte." 

Bazı cümleler vardır sevgili okur, insana içinde bulunduğu anı sorgulatan ve kafasında bir ampul parlatan. Pamir, bazen ne yaparsan yap olmayacağını anladı ve kalıp bu acıyla yoluna devam etmek istemedi. Açık konuşmak gerekirse, Pamir'i sevmiyor değildim. Yalnızca, geçmişte yaşadığım, Gallo içerikli travmalardan ötürü temkinli davranıyordum ona karşı. 

Hani bazı insanların gidişi çok afilli olur ya, arkasından "Gitme!" diye bağırmak istersiniz, aynen öyle işte. Altmış beş haftalık yolculuğumuzdan, kimler geldi geçti, hiç kimsenin gidişine üzülmemiştim bu kadar çok. Bir zaman sonra, herkesi Pamir'in gittiği yere uğurlayacağımızı biliyor olmak da ayrı bir mevzu tabii. Nitekim ilk "Yolu açık olsun" cümlesi, Seçkin Özdemir'in payına düştü. İyi ki geldi, iyi ki dokunuşta bulundu ve iz bıraktı. 

İso'nun Ayşegül'le yaşayacağı -ya da yaşayamayacağı belki- aşkı görebilecek miyiz, çok merak ediyorum. Aşkın kavuşamama hâlinin hep İso'ya rastlaması belki de onun sınavıdır. Herşeye rağmen seversiniz ama o "herşey" zor gelebilir bazen. İki kişi aynı yerde dursa da, iki kalp aynı anda birbiri için çarpsa da, aradaki engeller kaldırılacak cinsten olmayabilir ya da. İso'yu bugün bu kadar olgun, anlayışlı kılan tüm hislere saygım sonsuz. Çünkü illa kavuşmak da lazım değildir sevgili okur. Evet, yanlış okumadınız. Eğer aşktan beklentiniz bir "ilişki" değilse, böyle uzaktan uzaktan da olur elbette. Ayşegül'ün evli olması her ne kadar farklı bir durum olsa da, "İso, Behlül değil ki!" diye diretsem de, siz verilen mesaja bakın asıl. 

Unutun Ayşegül'ün evli olduğunu gerekirse ya da Ayşegül'ü unutun doğrudan. Yalnızca İso'ya odaklandığınızda, mutlu olmak için bir ilişkiye ihtiyaç olmadığını görürsünüz. Çünkü her aşk farklıdır ve herkes Defne ile Ömer kadar şanslı değildir. Hoş, onlar da çoğu kez karşılaştıkları engeller nezdinde, şanssızın şanslısı oldular, orası da başka. Önemli olan, insanın içinde ne hissettiğidir. Önemli olan, aşka düştüğümüzde, aşkın bizi soktuğu şekildir. İso'nun hayatından geçen aşklarda düştüğü derin çukurlarla, Ayşegül'e olan aşkında yaşadığı yerin üstünde olma hâlini karşılaştırın. Farkı göreceksiniz. 

Kabul etmek sözde hafif, fakat hayata geçirmesi biraz zor bir eylem. Bir acıyı, bir yaşanamayışı, bir eksik kalan şeyi, ya da herhangi bir durumu kabul ettiğinizde, acısını da kabul ediyorsunuz. Bazen olmayışını bile seviyor insan, olmayışına sövmeden üstelik. Çünkü kabul ediyor ve serbest bırakıyor ruhunu. İşte o zaman yaşadığı aşk onu özgürleştiriyor. Beklemek ya da gitmek kendi seçimi o vakitten sonra. İso da hangi yolu seçerse seçsin kabulümdür. 

Defne ve Ömer'in seçtiği yol da kabulümdür. Çünkü Ömer, düşündüğünde anladı Defne'yi. Hayatın ezberlerden ibaret olmadığını gördü en başta. İllede barış sağlanması gerektiği fikrinden vazgeçti. Kabul etti, Defne'nin ailesinin bu ilişkiyi onaylamadığını. Kabul ettiğinde gitme fikri güzel geldi Ömer'e de. Yalnızca kendilerini düşünme vakitleri çoktan gelmiş geçiyordu çünkü. Önemli olan, gitmeleri değil ama sevgili okur, altını çizeyim. Bu konuda aynı fikre varıp, gitmeyi kafalarına koymaları. Gitmeseler de gitmiş kadar olacak çünkü bundan sonraki yaşamları. Yalnızca iki kişi işte şimdi olabilirdir benim kanaatimde. Belki de üç olurlar, belki de dört, belki de beş. 

Defne ve Ömer bu saatten sonra ne isterlerse yapabilirler sevgili okur. Büyük konuşmak gibi olmasın ama yapacakları her şeye kefilim, bir bildikleri vardır artık. Konuşsalar da, konuşmasalar da, çıldırsalar da, cam çerçeve indirseler de vardır bir bildikleri. Çünkü zaten hep sevgili olan Defne ve Ömer'ler, artık sevgiliden öteler. Evlenip evlenmeyeceklerini, Defne kadar bilmiyorum. Ben de mesela bir söz istemiyorum onlardan. İnanıyorum çünkü artık. O kadar benim gözümün önünde yaşadılar ki her şeyi, ancak kendi ilişkim olsaydı bu kadar hakim olabilirdim her detayına. Bazen Defne'yi hissettim içimde, bazen Ömer'i. Ve bazen, her ikisini de aynı anda sığdırmaya çalıştım kalbime. Hiç pişman olmadım. 

Onlarla beraber bu yolda, bunca zaman ben de çok şey öğrendim. Ve böylesini gerçek hayatta çok az öğrenebilirdi insan. Evet sevgili okur, biz onlarla beraber, 19 Haziran 2015'ten beridir, aklın almayacağı şeyler yaşadık. Aklı selim bir kimsenin yapacağı şey miydi bilinmez, kocaman bir "iyi ki" diyorum yine günün sonunda. Çünkü her şeyden geriye kalan, tüm sitemlerimin sonunda sığındığım, tüm katlandığın saçma sapan şeylerde hatırları bulunan Defne ve Ömer'di. Ne Defne'nin ne de Ömer'in hikayesiydi bu. Defne ve Ömer'in hikayesiydi. 

Son birkaç haftadır, ne Defne'ye ne de Ömer'e akıl vermediğimi fark ettim bu satırları kaleme almadan önce. Çünkü onlar, akıl alacak yeri geçtiler. Ömer'in bitmek bilmeyen Leprikon sendorumunu merak ediyorum ama sabırlıyım, en az Defne kadar. Çünkü Ömer, anlatabileceği zaman anlatacaktır. Böyle hissediyorum. Cümleler, bizim seçtiğimiz kelimelerden oluşur sevgili okur. Karamsar tarafından bakacak olursanız, buna "Hikaye tamamlanıyor artık, finale gidiyor." diyebilirsiniz. Oysa ben başka kelimelerle, başka bir cümle yaratıyorum. Nicedir hayalini kurduğumuz ve onları sonsuzluk evrenine emanet etmeden olmalarını istediğimiz hâle geldiler. 

Hislerimiz, bulunduğumuz andaki ruh hâlimizi oluşturuyor. Defne, Ömer'e sarıldığında ailesinden ötürü üzgün de hissedebilirdi ama o mutlu olmayı seçti. Ben de aynını yapıyorum işte. Bir gün ölmek için yaşadığımız dünyada, kaçınılmaz sondan önce üzülmemeyi seçiyorum. Kabul ediyorum sevgili okur, zaten başka da bir seçenek yok. Vakti gelince ağıtlar da yakarız gerekirse ama şimdi değil. Şimdi, nicedir hayalini kurduğum anların tadını çıkarma vakti. Ne olursa olsun, şimdi mutlu olma vakti sevgili okur.

Kiralık Aşk, bazen Meriç Acemi'nin yarattığı bazen de evvel zamanda yaratılmış çok güzel cümlelerin alıntılanmasıyla defalarca kez yıldız almıştı benden. Konuşmayan Defne ve Ömer'i gördükçe, potansiyellerini bildiğim için hep sitem etmiştim. Çünkü, kişisel tarihime büyük puntolarla yazacağım daha fazla cümleye ihtiyacım vardı. Yıllar sonra da, günün birinde Kiralık Aşk'ta rastladığım ve sakladığım o cümleleri kullanabilmek istiyordum çünkü. İçimde kalan bir şey olduğu için belki, 65.Bölüm'ü, replikleri açısından, zirve bölümlerinden birisi ilan etmiş bulunmaktayım. Yazanın da, oynayanın da, pişirenin de, önümüze koyanın da emeklerine sağlık. 

Sıhhat ve afiyetle, her daim sevgiyle kalın.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER