Tevekkül.
*Dağ evine tekrar gidilmesi detayına elbette bayıldım! Her ne kadar, orada yaşanmasını istediğimiz çok daha duygusal sahneler vardıysa bile, Defne ve Ömer o kahvaltı masasında, oraya sık sık gideceklerine ikna ettiler beni. Artık neyi biz görürüz, neyi göremeyiz bilemiyorum sevgili okur. Ama küpün içine konulan anahtar detayı bile, bana sıcak aile yuvasından öte bir şey düşünmemi engelliyor. Ömer'in hiç göstermediği yüzüne, Defne'nin bildiği tanıdığı Ömer'e benzeyen o dağ evi benim için işlevini tamamlamıştır en azından. Birlikte, el ele çıktılar ya oradan gerisi yalnızca teferruattan ibarettir. 

*Defne'yi yalnızca Ömer'in ikna edebildiği detayının, İso tarafından altının çizilmesi çok güzeldi! Aynı, Ömer'i bir tek Defne'nin ikna edebilmesi gibi. Her ne kadar Ömer burada kalıp, Topal'larla Defne'nin arasını düzeltmesini istese de, Defne'nin yalnızca iki kişi olmak için buralardan gitme fikrine, Ömer'in de ikna olması, aralarındaki iletişimin en güzel kanıtıydı. 

*Topal Ailesi'ne, Defne ve Ömer'i anlatan İso, şahanesin! Ve İso'nun kurduğu cümlelere, "Eyvallah, haklısın." diyenin Serdar olması kalp ben. Çünkü kimse kusura bakmasın, aralarındaki en makul insan Serdar olarak geliyor şu an bana. Nihan'ın hâlâ daha, Türkan Teyze'yi doldurmasına ve yangına körükle gitmesine de diyecek tek kelimem yok. Dağarcığımdaki kelimelerin sonuna geldik çünkü. Karşımdaki insanın Nihan olduğuna asla ikna olmuyorum. Nihan'ın aşkı anlatan cümlelerini bulup da yazdırtmasınlar şimdi bana. Google'lasalar zaten, görsellerde gif hâliyle bile mevcut. Defne'nin kurduğu cümlelere, "Güven verici, aklı başında bir cümle kurmadı" olarak yanıt verecek kişi aşktan anlamıyordur. Nihan'ın anladığını biliyorum, B-12 kullanıyorum çok şükür, konu kilit.

*Belki herkesin bildiği, şahane bir cümle vardır. "Bana balık verme, balık tutmayı öğret." Balık tutmak bahanesiydi işin. Pamir, kimsenin derdine derman vermedi ama dermana giden yolu öğretti bir şekilde. Saatlerce, öylece durarak, olta denizde yapılan, kafa açıcı sohbet sahnesine bayıldım. Heybeme, her bir cümleyi topladım, başka bir zamanda, bir derdi anlatmak için kullanmak üzere. Teşekkür ederim. Hem eğlendim, hem öğrendim, hem de düşündüm. Düşünmeye de devam edeceğim. Bazı cümleler vardır sevgili okur, üstüne ne kadar çok düşünürseniz, o kadar iyi kavrıyorsunuz.

*Anneliği, "arka planda açık ve hiç kapanmayan dosya" olarak betimleyen Sinan, sarılalım mı sıkı sıkı? Gerçekten diyecek söz yok, önünde saygıyla eğiliyorum Salih Bademci'nin, efsane oyunculuk! Yalnız, Rıfat'ı denize atmasına gerçekten çok üzüldüm. Koray'la Koray olmak da ne demek? Karışmasana adama, biz ona aileçek gülüyoruz! 

*Koray Sargın'ı bir kelimeyle anlatacak olsam, "Mükemmelsin!" diye avaz avaz bağırırdım sevgili okur. Her bir sahnesine, her bir mimiğine kalp koymak istiyorum. Balık yerken lütfen dikkatli olunuz, önünüzdeki tabakta Rıfat'la karşılaşabilirsiniz! 

*Neriman İplikçi! Hiçbir sahnesinden sıkılmadığım, asla uygulamayacağım aşk ve hayat derslerini ölümüne özlediğim canım Neriman İplikçi! "Bir selamın bile bir milyon dolar değerinde olmalı." cümlesi dahil olmak üzere, ömrüm boyunca unutmayacağım cümlelerin mimarı güzel kadın! Lara'yı sormak isterken, yanlışlıkla Seda'ya beni sormasından ötürü, biraz bozuldum. Doğrudan bana gelsene sen hayatım, boşver Seda'yı falan. Neyse. Seni böyle ciddili formunda gördüm, çok daha iyi oldum hayatım, sen nasılsın? Allah daha çok iyilik versin. 

*"Bengal Kaplanı" olmayı çok yanlış anlayıp, kükreyen Sinan'dan mı bahsedeyim? Yoksa, Sinan'ın Bengal Kaplanı olması gerektiğini anlayınca "Ha?" diye bir tepki veren Ömer'den mi? Yoksa ikisini de boşvereyim de, kankasının ne demek istediğini anında anlayan ve durumu aydınlatan Koriş'ten mi bahsedeyim? Hepsi şahaneler!!!

*Ocakbaşı, rakı sofrası ve kurulan dostluklar, özlediğim manzaralar ve alınan ani kararlar ve solarium etkisiyle kızaran yanaklar... Kiralık Aşk'ı özelleştiren detaylar. 31.Bölüm'ün belki de bana kalan en güzel anı, Koray'ın İso'ya "İsot Bey" diye hitap etmesiydi. Balık tutarlarken birden aklıma geldi, "Ay n'olur İsot Bey de Koray, n'olur" diye tweet attım. Çok içimde kalmıştı sevgili okur, yani duymazsam ölecek gibiydim o an. Başka derdin mi yok, bi' bu mu kaldı allasen diyecek olmayın sakın. Önemliydi bu. Ve en nihayetinde, Kiralık Aşk bana, içime attığım ve gerçekleşmesini iatediğim bir minik hayalimi daha bahşetti, teşekkür ederim! Öyle mutlu oldum ki, "Keşke başka bir şey isteseymişim o an" bile demedim. 


Dostluk üzerine...

*Seda'nın kapısında ağlayan, bilinçaltına attığı her şeyi döken, duyduğu tüm cümleleri birbirine karıştırıp saçmalayan Sinan'ın, İlker'le karşılaştığı an yaşadığı yıkım beni aldı götürdü 14.Bölüm'üm sonuna sevgili okur. Ah Seda'nın İlker'e bi' "Höst! N'oluyoruz? El belde falan filan?" dememesine mi üzüleyim, yoksa bırakayım Seda'yı doğrudan Sinan'a mı üzüleyim bilemedim. Kaç kadeh kırıldı sarhoş ve ponçik kalbinde bilemiyorum Sinan'cığım. Hayır olsun inşallah tüm bu olan bitenler! 

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER