Gözlerimi kapatıyorum, siyah fon üzerinde sonsuz bir boşluk
düşünüyorum. Ucu bucağı olmayan; renklerin, şekillerin birbirine karıştığı
fakat hepsinin havada asılı kaldığı bir boşluk.
Tanıdık simaların da olmasını istiyorum. Boşlukta biraz yabancı kaldım
çünkü. Aklıma gelen ilk isim Ömer ve Defne’si. Onları seçmemin sebebi, içinde
bulundukları sonsuz boşluk ve ne yaptıklarına bir türlü anlam veremem herhalde. Defne ve Ömer gelince, boşluk yıldızlarla dolu bir gökyüzüne dönüşüyor. Turuncuların,
koyu bir karanlığı aydınlattığı bu boşlukta, onları izliyorum. Birbirlerinin yanında kusursuz görünürken, ne olduğunu bilmedikleri boşlukta
savrulmaları canımı sıkıyor. Onları izlediğim uzun bir zamanın ardından,
sanırım şahane bir an geliyor ki Ömer ve Defne olmaları gereken yerlere doğru
uzanıyorlar. Birbirlerine iyi geldikleri o şahane anı
dondurmak istiyorum. Zira gözlerim açıkken, bizim buralarda izlediklerim pek içi
açıcı değil..
Biz ne izliyoruz? Ya da durun, cevapları soruların
belirlediğine inanan biri olarak daha uygun sorayım. "Biz ne izlemiyoruz? Çok
samimi duygularımla ve derinden gelen merakımla soruyor ve kendimce yanıtlar
arıyorum. Biz mesela Defne ve Ömer'in tüm muhabbetlere engel öpüşmesini izliyor
sonrasında, Ömer'e "Stil vagonu ile ilişkini kesiyorsun, Pamir meselesini
de kapatıyorsun" deme cesaretini gösterecek yaşanmışlıkları izleyemiyoruz.
Biz mesela, bir golf kulübünden çok birleşmiş milletler tadındaki adamların
ağır çekim yürüyüşlerini izliyoruz da Defne ve Ömer'in evde yemek yediklerini
ne konuştuklarını göremiyoruz vs vs vs.
Dünya’yı yeniden keşfedeceklerine inansam, “Ön yargılı olma
Ilgaz, bu bir geçiş bölümü” diye kendimi telkin edeceğim. Fakat elli küsur
bölümde bırakın Dünya’yı keşfetmeyi, kapının ucuna adımımızı bile atamadık.
Defne ve Ömer’in halı altına süpürülen milyon tane yarım kalmışlığı varken, biz
Passonis ve felaketlerini izledik. Ama ne izlemek… O şirket iflas etti,
tasarımları çalındı, kirli oyunlara maruz kaldı en sonunda da Ömer’e -hani şu
İplikçi olan- “esinlenmiş olabilir” kibarlığı altında hırsız muamelesi yapıldı.
Tüm bunların akabinde her şartta Ömer’in yanında olan, her yere düştüğünde
ayağa kaldıran, elinden tutup mucizelere inandıran Defne’yi gördük. Araları bozulduktan
sonra birbirine destek olan aşıklar.. Aman ne romantik! Sırtını yaslayacağın, kendi aranızda işler pek
yolunda olmasa da dışarıya karşı kenetlendiğin, ne olursa olsun o olsun dediğin
birinin varlığı paha biçilemez. Ancak sırtını yaslayabileceğin kişinin yeri
geldiğinde elini tutabildiğin zaman bu yaptıkların anlam kazanıyor. Elleriniz
bir kere ayrıldı diyelim. İşte o zamanda hayat size ikinci bir şans verirse bu
şansı nasıl değerlendirdiğiniz o anlamına anlam katıyor.
Var olmamızın bile milyonlarca ihtimal içinden seçilerek
şansa bağlı olduğu bir evrende, var olmaktan sonra gelen en büyük şans âşık olmak.
Üstelik bu yaşayan herkese bahşedilmiyor bile. Hadi diyelim, şahane zamanların birinde aşkla tanıştınız. İş onunla da bitmiyor elbet. Ancak birileri var ki onları şanslı olarak
değerlendirip geçmek haksızlık olur. İkinci şansa sahip olanlardan
bahsediyorum. Bazen kendisini bile her yerde aradığımız şansın ikincisi ile
karşılaşmak. Paha biçilemez...
Yazı devam ediyor..