Ekonomik krizler gelir, sterlinler düşer, ancak her bir kaza
bela dert keder Passonis’i teğet geçer. Kiralık Aşk’ın mucizlere inanmayı
öğretmesinden sonra bana kattığı yegane şeylerden biri de bu. Fragmanlarla
ayakta kalmayı başaran bu izleyici, tam sinirlenecekken fragmanla pamuk şeker
kıvamına getirildi, yine. Ancak bu noktadan sonra ilk sezon kadar tahammüllü
olamayacağım. Defne ve Ömer’in aralarında halletmeleri gereken bir milyon tane
konu varken, şirket meseleleri merkezli birbirine destek olma olayı haddinden
fazla karşımıza çıkarıldı. Bundan sonraki süreçte, müzik eşliğinde ağır çekimde
yürüyen amcalar görmek istediğim en son şey olacak. (Defne’nin tasma kolyeleri
ve turuncu rujunu saymıyorum) Geçiş değil de “geçiştirme” olduğunu düşündüğüm
bu bölümden geriye kalanlar bunlar.. İçimi yaklaşık dört sayfa uzunluğunda
döktükten sonra kısa kısa notlarımı paylaşayım..
Neriman’dan o kadar sıkıldım ki olduğu sahneleri kendime
ihtiyaç molası olarak ayırdım. “Yeni bir
oyun kurarız, olur biter” kafasını da şaşkınlıkla karışık öfke ile izliyorum.
Pamiriko’sunun oyunu başına bela olduğunda Neriman’ın gerçekten sağlam bir ceza
çekmesini istiyorum.
Gelelim en muhteşem detayımıza. Ne yaparsa yapsın asla
kızmıyorum Pamir’e, kızamıyorum. Ömer ne kadar kapalı ise Pamir o kadar
eğlenceli ve açık geliyor ki, onu alıp pamuklara sarmak istiyorum. Açık
demekle, ne yapacağını belli etmesinden bahsetmiyorum- aksine karda yürüyüp
izini belli etmiyor. Ne istediğini uzatmadan, o anlam veremediğim şımarıklığı
ile dilemesinden bahsediyorum. “Hem biz seninle çok eğleniyoruz değil mi?”
cümlesindeki güveni ve karşısındakine bunu hissettirmesini ne Ömer de
ne de Defne de gördüm. İşte bu nedenle Pamir bu hikayenin en muhteşem detayı
olacak. Ne yalan söyleyeyim, “ Kaya
kenarı gibisin” dediği sevgili kuzeni ile savaşlarını izlemeyi, Model klipinden
fırlamış gibi duran Defne ve Ömer’i izlemeye tercih ederim.
Ayketin! Pamir’den sonra bu hikayenin en muhteşem ikinci
detayısın. Aytekin in, Koray out! Koray ve kendini tekrar eden tavırlarından o
kadar sıkıldım ki, sen bana keyifli bir nefes oldun! İyi ki geldin.
Seda- Sinan ikilisi tam kıvamında, olması gereken seviyede
güzel güzel ilerliyor. Seda hakkında sayfalarca yazabileceğim bir ruh halinde. “Ben
güzel miyim? O mu güzel ben mi?” diye sorarak her kadının en az bir kere başına
gelen o endişeyi çok güzel yansıttı.
Sonsuz boşlukta öylece salınan bu bölümde akılda kalan birkaç
şeyden biri Derya idi. Kiralık Aşk tarihi boyunca kimi zaman çok kızdık kimi
zaman da “Aferin be Derya” dedik. Bu hafta Ömer’e söyledikleri o kadar naif o
kadar gerçek geldi ki.. Küçük insanlar diyerek ne kendini ne de ailesini
aşağıladı. Ömer’in yaşadıklarının, geri dönüşlerinin masal tadında, Ömer’in bu
masalın kahramanı olduğunu daha güzel nasıl ifade edebilirdi, bilmiyorum. Çok
sevdim bu Derya’yı.
Kendinizi kaybettiğinizde yanında yeniden kendinizi bulacağınız inşaların olduğu,
güzel günler dilerim.
Sevgi ile.