Üçüncü kişiler tarafından hoş
karşılanmayacak veya genel erdem ilkelerine ters düşecek davranışlarda
bulunanların en büyük bahanesidir; aşkta ve savaşta her şey mübahtır! Aşk gibi kimi zaman insana bir şeyleri var etme
gücü verebilen son derece güzel bir şeyin, savaş gibi bir şeyleri yok etmek
için yapılan mücadeleyle aynı kefeye konulmasının çelişkisi bir tarafa, tüm
bunların insanlığımızı unutturmaması gerektiğine inanıyorum. Çok şükür hiç
sıcak savaş içinde yaşamadım o konuda ahkâm kesemem elbette. Ama insaniyetten
az buçuk anlarım. O yüzden karşılıklı bir aşk için el ele mücadele edilmesini
desteklesem de, aşk uğruna, sevdiğimiz kişiye veya onun sevdiklerine acı
çektirmeyi, kötülük yapmayı da mübah kapsamına sokmam mümkün değil.
Mesela Emir’in yaptıklarını “Ama
Nihan’ın çok seviyooo!!” diye onaylamak olur mu? Aşk bile diyemeyeceğimiz
hisleri, daha doğrusu saplantısı uğruna harcamadığı hayat, çevirmediği dolap
kalmadı. Karen’i öldürdü, öteki kızın akıbeti meçhul. İki kardeşi, Tarık ile
Kemal’i birbirine düşman etti. Sezin Ailesi'ni avucunun içine hapsetmiş
vaziyette zaten ve en büyük bedeli de hayatını çaldığı Nihan ödüyor. Mübah
sınırını çoktan aştığı bir gerçek. Kemal, sonunda Emir’i yaktığı ateşin dumanında boğmaya yemin etmişti ki ben de akrebin etrafına ateşi yakıp kendisini sokmasını izlemek gerektiğini söylemiştim. Ve bingo! Akrebin hazin sonu! Doğrusu Kemal sayesinde, Emir’in
maskesinin arkasındaki korkağı, o güçlü duruşunun aldığı yenilgileri görmesek
böyle bir karakteri izlemesi bu kadar zevkli olmazdı.
Çatıya çıkmadan da bunları konuşabilirdik aslında. Sırf hava yapayım diye çıktık ama dondum yahu!
Öte tarafta da aşkları için
mücadele eden, Emir’in aklının içindeki her çıkış yolunu tırmalayan Kemal ile
Nihan var. “Aşk için savaşmak” tabirinin hakkını veren birileri varsa, bunlar
kesinlikle Kemal ile Nihan’dır benim gözümde. Aldıkları yaralara rağmen, kan
kaybına rağmen direniyorlar. Nihan uzun zaman önce, “kendi” hayatı için
savaşmaktan vazgeçmişken, Kemal’in kumandanlığında başlattığı isyanını
sürdürüyor. "Hayatın için savaşıyorsun." yüreklendirmesine karşılık “Sen de başkomutanımsın.”
vurgusu kadar övgü ve de sevgi dolu kaç cümle olabilir ki hayatlarında? Bu
“anarşi” ortamı, bu isyan hareketi, ileride kurulacak “düzen” için çok umut
vaat edici, o yüzden çok da iyi ediyor Nihan.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım
kurgu gereği şu an için Nihan’ın Emir’den ayrılıp Kemal ile yepyeni bir hayata
başlamasını beklemiyordu kimse. Bunda “Aşıklar kavuşursa dizi biter.”
klişesinden ziyade, hikayeyi sürükleyici gücün aşk değil de, o aşkın etrafına
örülmüş ağların olmasının etkisi büyük. Bu nedenle işin sonunda bir sorun
çıkacağı, o ağların hemen çözülmeyeceği belliydi. Ancak onları bir araya
getirmeyen nedene ikna olmak mühim. Aksi takdirde ne aşkları, ne acıları, ne de
kavuşamamanın verdiği ızdırap sahici gelir bize.
O yüzden eğer Nihan bu kadar
güçlü durmasaydı, Ozan’ın bencilliklerine, “ailemi üzemem” bahanelerine boyun
eğseydi bu inandırıcılığı benim açımdan kaybetmiş olurlardı. Kemal’in ailesinin
evlatlıktan red kartını kabullenip Nihan’ı yarı yolda bırakmasını beklemiyordum
kesinlikle. Ancak Nihan cephesinden korkularım vardı. Katiyen Nihan’ın aşkına
inanmadığımdan değil, aksine şu aşk hikayesine beni ikna eden Nihan’ın aşkına
sahip çıkışı, gözlerinden taşan özlemidir. Ancak dizilerde hikayeye yön vermek
adına, özellikle de kadın karakterlerin belini bükmekte beis görmeyen kurguları
izleyerek büyümüş bir neslin evladı olarak korkumun çok da yersiz olduğunu
düşünmüyorum. Darılma bana Nihan’cım, ben sana güveniyorum, ama çevrene
güvenmiyorum.
Neyse ki bu oyunda günah keçisi Nihan olmadı. Dış
etkenler yani Emir’in eline geçen görüntüler yüzünden Nihan’ın zevkle çıkardığı
o tek taşlı prangası yeniden takılacak. Yalnız “o gece” mevzusu da iyice
çorbaya döndü. Benim emin olduğum hiçbir şey kalmadı. Ozan masum mu, yoksa kız
gerçekten öldü mü, Emir’in elindeki görüntüler gerçek mi yoksa şantajcının bir
montajı mı? (Hayır hayır, “yaptığına şantaj denir, böyle aşka montaj denir”
diye dolanmasın dilinize. Ben ettim siz etmeyin!) Kim doğruyu söylüyor, kim
numara çeviriyor karıştı. Ah be Emir, sen de Ozan’ın o kızı gerçekten
öldürmesini sağlasaydın şimdi hiç bu işlerle uğraşmayacaktın!
Yazı devam ediyor...