Kader’e yakalanan Banu ve Ekrem’in paniği çok sahteydi. Hani Banu’nun zaten kaybedeceği bir şey yok, panik yapmıyor ama Ekrem’in paniği epey sahte ve saçmaydı. Evliliğim dedi adam evliliğim. Testi kırılmadan, ok yaydan çıkmadan önce aklın neredeydi acaba? Karını aldatmadan önce düşünseydin ya düzenini, adını gururunu. Bir de Banu’ya bağırıyor. Banu az değil elbet ama tek suçlu da o değil. Ekrem Efendi tüm suçu onun üstüne yıkamaz. Geçen hafta Kader, Banu ile Ekrem’i yakalayınca yurdu bu olay sayesinde kurtaracaklarını tahmin etmiştik. Kader bizi şaşırtmadı ve Ekrem’i yurdu yıkmaktan vazgeçmezse her şeyi anlatmakla tehdit etti. Kader gibi naif ve duygusal bir kıza bile neler yaptırıyorlar?

Ekrem’in savunmalarına gelince… “Ben erkeğim olan annene olur.” Birincisi olacaksa olsun o haltı yerken düşünseydi denebilir. Ki ben bunu demem. İkincisi ise bu işin erkeği kadını olmaz. Namussuzluk beyindedir. Beyin de iki cinsiyette de olduğuna göre. Banu ne kadar aşağılık davrandıysa Ekrem’de bir o kadar aşağılık… Ama şu konuda Ekrem haklı, bu olay duyulursa toplum Banu’yu suçlar. Erkeğin elinin kiri der geçer. Doğru olan bu olmasa bile gerçek olan bu ne yazık ki. Tam da 8 Mart Dünya Kadınlar gününden bir gün önce kadına verilen değeri, toplumda kadına bakış açısını anlatan çok güzel sahneler vardı. Banu’nun kişiliğini bir yana bırakıp olayı ele alırsak büyük bir kesim yine Banu’yu suçlu görecekti farkında mısınız? Niye? Çünkü kadın olan o. Namusunu o koruyacak erkeklerde bu dünyada cirit atacak. Ahlak ve dini kurallar bir tek kadınlara emrediyor ya namuslu olmayı(!)

Yine de tehdit işe yaradı Ekrem vazgeçti yurdu yıkmaktan. Vazgeçmesine vazgeçti de Banu’yu da Kader’in üstüne saldı. Köpek muamelesi yapıyorum farkındayım ama köpekler bile yavrularına Banu’nun Kader’e yaptığından daha iyi annelik yapıyor. Bu nedenle iltifat ediyor bile sayılabilirim. Konumuza dönecek olursak; Yavuz hırsız ev sahibini bastırır diye bir atasözü var. Bilir misiniz? Banu’nun yaptığı o hesap. Kader Banu’ya ihanet etmiş güya. Kim kime ihanet etti? Kızının arkadaşının babası ile gayrimeşru ilişki yaşayan Banu mu? Evini kurtarmak için blöf yapan Kader mi? İnsan yaptıklarını unutup nasıl da karşısındakine hesap sormaya başlıyor, kendini aklamak için başkalarına nasıl saldırıyor değil mi?


Meral'i bulduğundan beri sürekli yaralı .

"Terbiyesizsin, sana burada terbiye vermemişler" mevzusuna gelirsek… Terbiye dediğin ailede öğrenilir Banu Hanım. Sen kızını üç günlük bebekken un çuvallarının arasına bırak sonra sana aile terbiyesi vermemişler. Pardon da senin anne olarak yapman gereken ama yapmadığın bir şeyi başkaları yapmamış diye kınamak nedir? Sorumluluk almayayım ama ağzıma geleni sallayayım. Yok, öyle bir dünya! Ayrıca Banu’da aldığı terbiye eğitiminin birkaç can alıcı dersini kaçırmış bana kalırsa.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Ziya Paşa’nın ünlü dizeleri… Şiddete karşıyım, bunu defalarca dile getirdim. Bir zamanlar şiddetin gerekli olduğunu da düşünüyordum. Ama o zaman bile dayağı hak edenin bir de hak etmeyenin olduğuna inanırdım. Hak eden etmeyen ayrımı yapacak olursam Banu dayağı hak etti mi? Söze göre evet, hak etti. Konuştular olmadı, uyardılar olmadı. Kader bu anlayışa göre bile hak etmiyor dayak yemeyi. Gerçi ben savaş hali dışında şiddet uygulamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Ama en hak etmeyenin canı yanıyor çoğu zaman. Banu’nun yaptıkları yetmemiş olacak ki bir de tokat atmaya kalkıştı Kader’e. O kapıdaki Rüstem’in bile Kader’in üstünde daha çok emeği var be kadın! Sen kimsin ki kıza tokat atmaya kalkıyorsun?

Seher’in geçmişi bırakmayacak mı bu kadının yakasını? Attığı her adımda arkasından biri geliyor mu diye bakarak mı yaşayacak? Nereden çıktığını anlamadığım, adını sanını bilmediğim adam Seher nam-ı diğer Mehtap yüz vermediği için önce Seher’i sonra Meral’i dövdü. Seher de adamın kafasına taşla vurdu. Şimdi ortada haksız bir saldırı var mı? Var. Seher kendisi ve kızının canını korumaya mı çalışıyor? Evet. O zaman ortada buz gibi meşru müdafaa var mı? Var. Seher ve Meral adam yaralandıktan sonra polisi arasalar, ambulans çağırsalar belki de sadece ifade verecek, nöbetçi mahkemeye çıkacak ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılacaktı. Şimdi adamı bırakıp kaçtılar bu da suçunu ağırlaştıracak.

Niye başta aramazsınız polisi? Yani polisin dahil olduğu her olayın sonu kodeste bitmiyor ya. Gerçi Seher sonradan teslim olmak istedi ama annesiz kalmak istemeyen Meral engel oldu. Peki, ne değişti? Olay yine ortaya çıktı. Polisler Seher’i gelip aldılar. Bence adam uyandı ismini verdi. Eğer ölmüşse alacağı ceza katlanır ki bizi ekran başında daha çok ağlatmak istemiyorlar ise bunun senaryoya bir katkısı olacağını sanmam. Fragmandan anladığım Seher’in kısa süreli de olsa hapise düşeceği… İster misiniz fragmandaki sahneden sonra Emine teyze ve Seher’i aynı koğuşa alsınlar. Duygu tavan yapacağından çıkartmazlar da kolay kolay!


Bunlar çok güzel ana kız olur bozmayın:(

Emine teyze demişken geçen hafta bir anket yapmıştım. Sizce Emine teyze kimi evlat edinecek diye. Küçük Gülcan cevabı en çok oy alan seçenek olmuş. Gerçekten de Gülcan’ı evlat edinmeye karar verdi. Gülcan’ı eve getirdiği sahnede Gökhan’ı anlatırken içim cız etti. Gerçek hayatta elbette ölmedi ama düşüncesi bile... Bir an var, bir an yok koskoca çocuk. İnsan bunu nasıl unutur? Gülcan’ın, Gökhan’ı unutturmayacağı ama yaralarına merhem olabileceği, Emine teyzenin de Gülcan için annesinin boşluğunu dolduramayacağını onların dilinden çok güzel anlatmışlar. Bir de "Emine Teyze ağlama ben senin çocuğun olurum" diyen Gülcan resmen içimden geçenleri okudu. Hani dizideki karakterlerden biri olsam bende seve seve Emine teyzenin kızı olurdum.

Gerçi fragman moralimi epey bozdu bu konu da. Emine Mesude’yi bıçakladıysa hapse girecek ve küçük Gülcan yine evsiz kalacak demektir. Anlıyorum bu bir dram dizisi ama bu yüzler hiç gülmeyecek anlamına gelmiyor. Bir çocuğun evlat edinilmesinin ne kadar zor olduğu, aradaki o kimyayı tutturmanın zorluğu, yeniden hayata tutunmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğu yavaş yavaş anlatılabilir, o sahnelerden de dram çıkarılabilirdi. Sonunda da seyirci mutlu olurdu. Elimizden birkaç güzel annemizi de alıyorsunuz da ne oluyor sanki? Hem bizler "her gecenin bir sabahı vardır" denilerek büyütülen insanlarız. Kırgın Çiçekler’de o sabah ne zaman gelecek? Ben yıllar sonra bu diziyi hatırladığımda bir tane olsun güzel, eğlenceli sahne hatırlamayacak mıyım? Ne zaman güzel bir sahne olsa sonu felaket olmak zorunda mı?


Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER