Beş Kardeş: Zamansız vedalar hüzün kokar!

FİNALİNLE övün!
Devrim Toyran

Beş Kardeş’i neden sevdiğimi anlatmayacağım bu yazıda. Gerek var mı ki? Hayır ya anlatamazsam? O zaman sevgim yok mu sayılacak?  Hadi diyelim anlattım, ya sen anlamazsan sevgimi? Ben diyorum ki; azıcık içimi dökeyim ve sen de lütfen bana çok yabancılaşmadan dinle. Olur mu? Ha bir de rica edeceğim gülme?  Sevdiğim bir şey hakkında seni ikna etmeye uğraşmadan ufak ufak dertleşmek istiyorum. Çünkü benim canım sıkkın. Öyle böyle değil. “Allah başka dert vermesin, üzüldüğün şeye bak!” diyenler ile bu satırda yollarımızı ayırıp başka yazıda buluşabiliriz.

Kirpiğimde asılı kalmış iki damla gözyaşıyla Beş Kardeş’in finalini izlemeye başladım. Öyle romantik biri olduğumdan değil. Bam telimin üzerinde tepinildiğinden. Resmen üzüldüm kendime. Aşık olduğum ve veda ettiğim ilk dizi değildi çünkü. “Yine mi?” diye isyan ediyor muyum derseniz, e tabii haliyle.

İtiraf ediyorum dizinin ilk beş bölümünü aşkla izlemiştim. Sonraki bölümler verilen aradan ötürü mü bilmiyorum ama biraz lezzet kaybına uğradı nezdimde. Ben o “ara”nın kimseye iyi gelmeyeceğini anlamıştım zaten. İşte bu yüzden kör bir hevesle izledim diziyi. Biliyordum. Hevesimiz kursağımızda kalacak ve kimse bizi rahatlatmak için sırtımıza vurup rahat nefes almamızı sağlamayacaktı.

Aşık olduğum dizilerden söz ederken dilim damağım kurur. Ellerimi nereye koyacağımı bilemem. Evet evet ben bazı dizilere aşık oluyorum. Gerçi tıpkı  gerçek hayattaki aşklar kadar nadir çıkıyorlar karşıma ama olsun. Bu hikaye yüzümü güldürmekten öte aydınlatıyordu. Can havliyle sarıldığım detaylar bir yüzleşmeye dönüşmüyordu. Keyiften köpürerek taşmama sebep oluyor ve ben bu  ruh halimin altını kısmaya gerek görmüyordum.

Aşkın herhangi bir tanıma ihtiyacı yoktur. Aşk sadece yaşanmak ister.  Eğer yaşadığından bir şey anlamamışsan o zaten aşk değildir.  Bu yüzden ben de aşık olduğum dizilerle ilgili tahlil sonuçlarını beklemeden teşhisi baştan koyuyorum. Çünkü ben bu bünyeyi tanıyorum.
Bünyeyi tanıyoruz da, karşıdakini tanımıyoruz. Zaten tüm hasarlar da o cepheden ve bu yüzden geliyor. Üzmek, şaşırtmak ya da intikam almak için mi bilmiyorum ama ben finali sevmedim. Benim kalbim kırıldı. Umutlarım da. Sevgili olamadan elimden kayıp giden bu hikayede bizi üzenleri bir süre affetmeyeceğim sanırım. 

Sait’in kamyonunda asılı duran zarın hiç bir zaman düşeş gelmeyeceğini anlamalıydım. Birinci bölümde kamyonete ilk kez binen Canan Yenge’nin “Sait Bey arabaya çok hakimsiniz” sözünün bizi darmadağın edecek o kazaya işaret edebileceğini de. Ama zor tabi nereden bilebilirdim ki?

Sizin kırgınlığınız sizi izlemeyenlereydi. Peki ama bizi neden kırdınız?  

Müslüm Gürses ve Cengiz Kurtoğlu şarkılarına yer veren hikayeye cevabım bir Bülent Ersoy şarkısıyla olsun.
...
Ama içimdeki yangın alev alev, har har, kor kor yaktı yüreğimi
Şimdi bir kül yığını ve bitik bir enkaz oldum sayende
FİNALİNLE ÖVÜN!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER