Beş Kardeş: Zamansız vedalar hüzün kokar!

'Kalk Nazım, seni dönme dolaba bindireceğim.' by Sait

Dokunmayın çocuk ruhlarına...
Merve Yıldırım

Beş Kardeş’in en önemli metaforlarından biri ne derseniz, hiç düşünmeden çocuk parkı derim. Ruhları büyümeyen Başeğmez’ler ne zaman dara düşseler çocuk parkına atarlar kendilerini. Yaşlarına bakmadan kuruluverirler kaydıraklara. Bazen mahallelerindeki çocuk parkı da yetmez onlara, uzanırlar lunaparklara.

Bugün biraz Başeğmez kardeşlerin çocuk ruhlarına dokunacağım izninizle ve onlara eşlik eden güzel insanlara. Haftalar boyu ince eledim sık dokudum, neler hissettim, neler düşündüm yazdım o yüzden bu yazı sadece bir saygı duruşu, bir özlem, bir hatıradır.
Çok sevdim, delicesine sevdim, ondandır veda etmenin zorluğu…

En büyükleri, ağabeyleri, anneleri, babaları kısacası her şeyleri, kimseye nazlanamayan, sorumluluklarını unutamayan Sait bir gölge gibi üstlerinde her daim. Fakat o da eksik, o da yarım. Annesinin yüzüğüyle, babasının mektubuyla hayallere dalan Sait, bir bayram sabahında kızını görünce akıtıverir gözyaşlarını. Güzel yüreği nazlanmak ister, belki biraz pohpohlanmak, Canan’da bulur devasını. Canan’ı sever ama daha çok sevilmek ister. Bundandır hep yanlış anlamaları…

'Yaşasınnnnn abim beni parka getirdi!' by Orhan

Babalarının edebiyat sevgisini tüm hücreleriyle benimseyen Nazım, duygusaldır. Okur, yazar ve öyle bir sever ki sevgisine aşık olursun. Okudukça bir kez daha, bir kez daha okumak istediğin şiirler gibidir Nazım, tanıdıkça daha çok tanımak istersin. Bocalar sıklıkla, çoğu zaman düşüp bayılır, idealleri vardır fakat yolu taşlıdır. Kaplumbağa adımlarıyla yürür hedefine ama hakkaniyetlidir, kimsenin hakkını yemez. Yaşı önemli değildir, içinde tatlı bir çocuk vardır. Parklarda soluklanan, lunaparklarda kahkahalarını çınlatan bir çocuk…

Turgut, canım Turgut! Naiftir, düşüncelidir. Gözünden sakınır sevdiklerini, kıracak diye ödü kopar, öyle korkar ki birinin kalbini kırmaktan, sevgisini bile haykıramaz gönlünce. Kalbinde kendi gibi naif ama çokça cesur bir kadının aşkını büyütür, aşkı büyüdükçe kalıbına sığmaz, sessizce taşar. Onun ses çıkaramayan duygularını Şevval’i haykırır bir avazda. Beş Kardeş’in en tatlı çiftidir onlar.

Hayaller, hayaller… Ne de güzeldir rüyalarında sevdiğin kadına şarkılar söylemek, el ele yürümek aydınlık yarınlara. Keşke Orhan’ın rüyalarında kalsak, kıpırdayamasak uzun bir süre demediniz mi hiç kendinize? Ben dedim, onun hayalperest yüreğini sevdim, çocuk yanını benimsedim.

Haylaz yüreğini al da gel, çocuk neşeni kaybetmeden gel Aziz! Başlarda çok kızdım Aziz’e, ‘bu kadar da olmaz ki canım’ dedim, sonra empati sardı dört bir yanımı, Aziz mafyadan uzaklaştıkça ‘yürü be Aziz’ dedim. Başeğmez Aile Çay Bahçesi’nin 1500 liralık sandalyelerinde oturup, 1000 liralık bardaklarından çay içmek isterdim, keşke kardeşlerin dikiş tutturabildiğini görseydim.

'Ver, ver o oyuncakları torunuma ver! Zıbını bile hazır torunumun, ver!' by Mukadder

Aşk onları olgunlaştırdı mı, yoksa daha da mı çocuklaştırdı diye düşünür dururum. Sanırım bu sorunun bir cevabı yok, sanırım onlar tüm duygu durumlarını bir arada yaşamaktan mutlular. Tebessümler içinde yemeklerini yerken birden ağlama krizine girmelerini nasıl açıklarım yoksa? Fakat bildiğim tek bir şey var, aşk onları daha da güzelleştirdi. Güzel bakan adamlar aşkla bakmaya başladı, kalbim titredi, gözlerim doldu. Gün geçti, aşkları büyüdü fakat sadece Sait kavuştu sevdiğine. Geride gözü yaşlı dört sevgili, bir evlat bıraktılar.

Finalin hüznü yüreğimde, uçurumun kenarında kalakaldım. Güzel insanlardı vesselam; her tökezlediklerinde ellerinden tutup kaldırmak, canları yandığında sıkıca sarılmak isteyecek kadar güzel insanlardı. Televizyondan Beş Kardeş geçti, ‘iyi ki’lerle, kardeşlikle, samimiyetle.

Yıllar geçse de çocuk yüreklerinin naifliğiyle hatırlayalım Başeğmez’leri, dokunmayalım çocuk ruhlarına… 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER