Sen benimsin, Erol Evgin
“Ellerini tutmasam, gözlerine bakmasam
Sussam hiç konuşmasam bile
Ben sana hasretimden, seni çok sevdiğimden
Bir türlü söz etmesem bile
Sen benimsin! Sen benimsin!
Dünyamı alt üst eden uykusuz gecelerden
Hiç haberin olmasa bile
Kalbimdeki acıyı, o korkunç fırtınayı
Senden hala saklasam bile
Sen benimsin! Sen benimsin!”
Defne, kırılgan kalbine
rağmen yine de aşkın ve Ömer’in çekimine karşı koyamıyordu. Bir serçe
ürkekliğinde adımlar atıyor, Ömer’in kendinden sonraki hayatı gibi bomboş buzdolabını
görünce ona pazı sarıyor, yarım kalmış resmini görünce kendi rengi ve
enerjisiyle tamamlıyordu. Ömer, ikinci şans tasarımıyla ilgili sıkıntı yaşarken
her şeye rağmen yanındaydı. Yani içindeki aşk ve şefkat ile kırgınlıkları
çatışma halindeydi. Bazen bir taraf, bazen öteki taraf galip geliyordu. Aslında
bu gelgitler zaten yorgun olan Defne için daha da yorucuydu, buzlu bir zeminde
hareket etmek gibiydi. O yüzden netlik istiyordu, güvence istiyordu, ellerini
her zaman yaptığı gibi Ömer’in avuçlarına rahatlıkla bırakamıyor, gözlerine
aşkla bakamıyordu. Ömer’in durumu netleştirmek için koyduğu kurallar da kabul
edilir gibi değildi. Bu nedenle Ömer ona kendi kurallarını koyacağı bir hareket
alanı bıraktı. Bunun üzerine Defne de, bir doz kıskançlık, bolca özlem ve çokça
aşkın etkisiyle; dünyasını alt üst eden uykusuz gecelerini, onsuzken yaşadığı
fırtınalı günleri, kalbindeki acıyı bir kenara bırakarak Ömer’in karşısına
çıktı ve kurallarını koydu. Çünkü ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın o
Ömer’e, Ömer de ona aitti!