Medcezir, Levent Yüksel
“Dökülür yediverenler teninden rengârenk
Açarsın mevsimli mevsimsiz bir tanem
Değişir kokun, ısınır kanın beni yakarsın
Vazgeçilir gibi değil bu medcezirler...
Fırtınam, felaketim, hasretim
Yetmiyor sevişmeler yetmiyor
Şiddetin ne hoş, ne güzel şefkatin
Sevdikçe sevesim geliyor
Ölene kadar peşindeyim, bırakmam!”
Çok sevdiler, çok acı
çektiler, muhtemel aşk için virane oldular, çok savruldular… Defne, Ömer’in hem
fırtınası, hem felaketi, hem de en büyük hasreti oldu. Ama inat ve inançla,
sonunda tek başına Ömer’in koskocaman ailesi olmayı da başardı. Çünkü
bambaşkaydı o, “Defne işte…” idi; ne yaparsa yapsın, ne kadar gelgit yaşatırsa
yaşatsın onun teninden, şefkatinden, sıcaklığından vazgeçilemezdi. Mevsimli
mevsimsiz hep açtı, Ömer’e elinden geldiğince hep güzel çiçeklerini sundu. O
yüzden Ömer’in hep sevdikçe sevesi geldi. En güzel çiçekleri de; güzelliğini
annesinden, ismini babaannesinden alan Emine oldu. Kim bilir, belki bir gün
yeniden göklerde sevinç içinde uçurdukları uçurtmayla rastlaşabiliriz… Çünkü mucizelere inanmayı bana onlar öğretti.