Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap, içilmez mi böyle günde…
Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça, çırpınır yüreği bülbülün…
Şiştim vallahi şiştim. Tamam konumuz bizi yakan finallerdi
de, bu final bana iyice ağır geldi, yana yana küle döndüm. Ne çektiniz canlarım
ya. Size üzülmekten vallahi kendi dertlerimizi unuttuk. Eğer zaten Defne bu
sezon oyunu anlatmasaydı, Ömer İplikçi'ye bir dost imzasıyla, her şeyi anlatan
bir mektup gönderecektim. Ama Fikret gibi zarflı posta değil, e-posta. Kadın
hırsından, üstüne vazifeymiş gibi Ömer’e mektup gönderdi ya. Bu derdi çeken,
aylardır almadığı yara, çekmediği cefa kalmayan Defne, Ömer ve biz. Defne
söylemeseydi bize düşerdi, sana ne oluyor. Neyse gitti de kurtulduk. Ona olan borcu da, Ömüşüm öder artık.
Kızımızı bedava aldı, olsun o kadar.
Buradaki konuşma aslında bir nevi itiraf. Defne oyunu
söylemese de, içinde bulunduğu açmazı anlatmaya çalıştı kendince. İkisi de ne
kadar çaresiz ve üzgün. Birbirine yalvaran gözlerle ne kadar güzel ifade
ettiler aşklarını ve birlikte olmak istediklerini, hepimizin içini burkarak. Ben
oyunu biliyor ile bilmiyor arasında defalarca gidip gelen birisiyim. Bu sahne
yok bilmiyor dediğim sahnelerden biridir ki, biliyor dediklerim de oldukça
fazla. Ama Ömer oyunu bilsin ya da bilmesin, buradaki Defne'yi hatırlamalı.
Gerçi sabıkalı Ömer'e bu konularda hiç güvenmiyorum. Bırak hatırlamayı adam,
direkt kesip atıyor. Neyse bu sefer bizi şaşırtır da Defne’yi anlar,
diğerlerinden de gerekli hesabı sorar.
Siz gerçekten beraber olmayı hak ediyorsunuz ve de mutlu
olmayı. Yapmayın gerçekten bunu birbirinize, ayrılmayın ve yaşayın. Sizin
birlikteliğiniz o kadar şahane ki. Siz iyi olduğunuz da biz de iyi oluyor, siz
üzüldüğünüz de biz sizden daha fazla üzülüyoruz. Ama yeni sezonda oyunun yükü
de sırtımızdan kalktığına göre, böyle üzücü şeyler olmaz diye düşünüyoruz.
Olmaz değil mi sayın Meriç Acemi, bak sana güveniyoruz.