Vaz geçip uzaktan senin yanında
Kendime cevapsız soru sormuşum…
Kaybolup giderken fırtınalarda
Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum…
En zorudur insanın kalbiyle
aklının arasında kalması. Biri paçasından aşağı aşağı çekerken, diğeri oradan
oraya savurur. Gitmekle kalmak arasında verilen bir savaştır bu. İmkansız aşkın
içine sıkışan insan, yaşadığı bu açmazla çeşitli yasaklar koyar kendine. Böyle
çözeceğini zanneder, içinde bulunduğu durumu. İşte Defne de yasak hayaller
kurduğu için, köşeye sıkışıp dünyanın en yüksek uçurumundan aşağı
düşüyormuşçasına çaresizleşirken, yaşananları yanlış anlayan ama duygularına
söz geçiremeyen dağ gibi Ömer İplikçi ise yatağa düşüyordu. Ya biz? Onların
Neriman'ın davetindeki o tatlı hallerin mutluluğuna, bir de Ömer'in kitabı
Defne'nin aldığını öğrenmesinin eklenmesiyle havalarda uçuyorduk. Ama bölüm
sonunda pilotumuz Meriç Acemi'nin ani kararıyla bulutların üstünden, hızlıca
inişe geçiyorduk.
Ah Defnem ah... Nasıl da
dağlıyorsun yüreklerimizi. Gözyaşların hepimizin canını nasıl da acıtıyor. Kalbinin kalmak için avazı çıktığı kadar bağırmasına rağmen, istifa etmek
istediğini söylüyorsun çaresizce. Boşlukta düşüyorsun ve tutunacak dal
bulamıyorsun senin deyiminle. Ömer şaşkın ve de kızgın, sen kırgın ve de
yorgun, bizse darmadağın…