Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün…
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
Kimse bilmez, kimse bilmez…
Bu bölüm Ömer'in sınırlarının genişlemeye başladığına tanık
olduk hepimiz. Defne'ye yaptığı eziyetler sonucunda kendini affettirme
çabalarını, ağzımız kulaklarda izledik. İstifa kararı ikisini de önce
hırçınlaştırmış, sonra da günlerin yaklaşmasıyla hüzünlendirmişti.
Oyunun yükü altında ezilen Defne, işten ayrılırsa
duygularından da kurtulacağını zannederken Sinan'ın teklifiyle karşılaşıyor ve
yine gitmekle kalmak arasında hepimize tur bindiriyordu. Ama Ömer'in o yalvaran
gözleri yok mu? Bu seferde onun bakışları eziyordu içimizi. "Gitme... Kal... Lütfen..." İşte bu sözler dökülürken dudaklarından, Sinan'ın verdiği o haberle hem Ömer
hem de biz, 5 çocukla ortada kalakalıyorduk.
Bir aşk bu kadar mı sınanır arkadaş diye çok yükseldim ben,
her defasında da ağzımın payını aldım. Meğer bunlar daha güzel günlerimizmiş.
Bu ağlar daha kaderin ördüğü gerçek ağlar değil, sadece alıştırmalıkmış.
Alıştık mı? Yoo... Ya biz bunlar ayrılmasın istiyoruz, çok şey mi istiyoruz?
Mesele iki yüz binse, biz çilekeş kiralıkçılar aramızda onu da toplarız. Gerçi o
kara bulut gibi üstümüze çöken Galo bu işi yaptı, ama daha malum kendisi bizi sinir
etmeye başlamadığı zamanlardayız. Ama kabul edelim ki mesele ne para, ne de
ortada bomba gibi dolaşan sır. Mesele aşkın taraflarının evrilme süreci, yani
bizim tanık olduğumuz bu şahane çiftin bir olmak için atmaları gereken adımlar.
Gökteki elmalardan sabır düştüyse payımıza,
ne yapalım biz de sabrederiz onlarla, güle ağlaya.