Ne yaparsam olmuyor, olmuyor eskisi gibi
Güldürmüyor, ağlatmıyor kimse senin gibi..
Bitmesi gerek artık, anlıyoruz ikimizde
O zaman neden hala, ağlıyoruz içimizde..
Geldik hepimizin hiç beklemediğimiz bir anda, darmadağın
olduğumuz bu sona. Hiçbirimiz böyle bir son beklemiyor, olanlar karşısında
dağılıyorduk. Ömer'in o buz haline alışığız da, burda resmen taşa dönüşmüştü.
Kafayı toplamak için gittiği çadır kentten, kafayı sıyırmış halde geldi resmen.
Defne'yi güvenmiyorum diye bıraktığı o bankta ki halini bile, mumla aratmıştı.
Ömer doğruları olan, keskin bir Adam. Kırmızı çizgilerinin
ihlal edilmesi anında, güvenlik tehdidi almış gibi kendini dışarıya kapatıyor.
Bu durumlarda ona ulaşmak ne mümkün, kilometrelerce mesafe koyuyor, aşılması
zor duvarlar örüyor etrafına. Bu yüzden de hep yalnız yaşamış ya zaten. Burayı
aşan tek kişi ise Defne olmuş. Onun bütün bunları tam idrak edemeyişine,
aslında bu kadar tepkisi. Kendisi sağır bir zangoç olduğunun ne kadar farkında
bilmiyorum, ama etrafına karşı bu kadar kör olmasına da biz tepkiliyiz. Bu
kadar zeki adam niye olayları çözmüyor diye düşünüp kızmamıza rağmen, kendisini
hiç terk etmedik bugüne kadar, ama ne yapalım büyüklük bizde kalsın.
Değişmek daha doğrusu gelişmek, doğrulardan ödün vermek
değil, bakış açısını esnetmektir. Başkalarını anlamakla oluşan bu durum
sonucunda, insan keskinlikten sıyrılıp, net insana dönüşür. İşte aşkın Ömer'e
kazandırdığı tam da bu, sadece kendi doğrularından bakmamak hayata. Bu yüzden
hayat onun karşısına, mantığının sesiyle hareket eden kendisine karşı,
yüreğiyle bakan bir kadın çıkardı. Aralarındaki en büyük engel de ortadan
kalktığına göre, biz de bir daha böyle üzücü ayrılıklar yaşanmasın diliyoruz. “Bence
bundan sonra daha hareketli olacak, şahane fikirlerim var.” diyen Sinyor İplikçi.
Madem ki aşk enerjisi bastı, madem ki tamamladınız bütünlediniz kendinizi,
Sinan’ın deyimiyle bas gaza uçur bizi. Ama sakın yoldan çıkıp şarampole
yuvarlama hepimizi.