O şehir senin, bu şehir benim
dolaşmıştı. Bir yere aidiyet duygusu oluşmamıştı içinde ama
çok fazla insanla, problemle karşılaşmıştı. Zenginleştirmişti
kendini. Topluma, halka karşı bakış açısı değişmişti.
Tiyatro yapıyordu ama gerçek anlamda tiyatro yapamadığını
düşünmeye başladı.
Oynadığı oyunlarda bize ait hiçbir şey
yoktu çünkü. Bizim meselelerimizi anlatmıyordu. Tabii ki
klasikleri, Romeo & Juliet'i, Hamlet'i reddetmedi
ama yine de kendi ülkemizden de birçok hikaye çıkabileceğini
savundu. Sahnede kendimize yabancılaşmamıza anlam veremedi. Bu
fikri de sadece tiyatro oyunları için geçerli değildi, ilerleyen
yıllarda yer alacağı tüm işlere buna göre karar verdi.