Mahir
Kara benim ile gelen ayrılık
Mahir gerçeği söylemeye çalışırken; babası için verdiği
çabasının bir neticeye varmayacağını bilse bile, Feride'nin vicdanını çok iyi
bildiği için belki de gönlü rahat bir şekilde ben Mahir'im dedi. O bankta
umutsuzca elinde tuttuğu yüzük bu ayrılığın, ilk aşkın, yerlere dökülen
umutların nişanesi ve tanığıdır. Avuçlarımda hala sıcaklığın var bu ayrılığın
en güzel notasıdır! Ne vakit bu şarkıyı duysam aklıma bu ayrılık sahnesi gelir.
Feride'nin ağlayan hali, Mahir'in çaresizce bizim yerde demlenme hadisesi!
Yıkılan hayalleri, umutları inşa etmek için biz çok bekleriz derken; Mahir
kendini Feride'nin kollarında buldu kanlar içinde. Ölürken elimi sen tut diyen
adama şans çıktı! Feride'nin eli elinde can havliyle aşkını yeniden ilan etti.
Ne zaman karanlığa düşse Mahir Feride'nin ışığı hep onunla oldu. Mahir yere ilk
yığıldığında affetti aslında Feride! Kırdığı kalbin acısını sormadan bir yere
gidiş yoktu Mahir'e. Ama barışma çok olaylı oldu. Mahir'in Feride'yi kaçırması
bardağı taşırdı. Tam her şey bitti sanırken aşk çıktı sahneye! Tutkulu bir
barışma oldu bu. Tam bir barışma bile denemez belki de bir kaçağa, suçluya aşık
hakim! Olacak iş değil gibiydi ama oldu. Feride'ye hayaller kurduran, ömrünü
adamak isteyen Mahir'i ilk orada gördük. İlk evlenme teklifi o an çıktı mesela.
Ve biz o muhteşem "yüzüğü" bu ayrılıkla gördük. Objelere büyük
anlamlar yüklemeyenler bile, o yüzüğün alenen takılacağı günü bekledi.
Ayrılıkların bile getirdiğini sever olduk onlarla! İçinde hasreti barındırmayan
vuslatı neyleyelim! Hasretler değil mi vuslatı anlamlı kılan.