Sefer ise
Sema’nın hâlâ aralarına dönmemesinden olsa gerek, yine umutsuzluk içindeydi.
Sonunda görebildiğimiz meşhur Necip Abi’ye dert anlatmaya çalışıyordu.
"Ölünmüyor işte."
Necip: Sefer, böyle olmuyor ki, sen
kendine kıyıyorsun.
Sefer: N’apıyım be abi, kızın gönlü
yok.
Necip: Başka birini bul o zaman.
Sefer: Bulunmuyor işte.
Necip: O zaman unutacaksın.
Sefer: Unutulmuyor işte.
Necip: İyi öyleyse, git, atla köprüden.
O zaman intihar et.
Sefer: Ölünmüyor işte abi.
“Fuzûlî’ye
sormuşlar: Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi? Sevmek demiş. Çünkü,
sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın.”
Fuzûlî’ye gerçekten böyle sormuşlar mı, o da
böyle bir cevap vermiş mi, emin değilim. Ama hani Zülfikâr sormuştu ya sonradan
Sefer’e, o Sema'ya kızgın olduğu zamanlarda değil de bu zamanlarda sorsa, Sefer de böyle bir cevap verirdi
sanırım.
"Sema Hanım bu ne güzel sürpriz?"
"Zafer'in yerini buldum."
Sefer’e
katılan Zülfikâr bir türküyle bir nebze içlerini yıkayıp efkâr dağıtsa da, asıl
olumlu gelişme Sema cephesindeydi. Bahri ve adamlarının bulamadığı Zafer’i
birkaç telefon konuşmasıyla oturduğu yerden bulmuş, Sefer’in görünce yüzünü
aydınlatacak şekilde gülümsemesini sağlayacak bir sürprizle ekibe geri
dönmüştü. Ancak Zafer’le hesaplaşmak için yol alırlarken, annesiyle son kez konuştuğunun
farkında değildi.
"Anne?"
Ben seninle kötü adamların karşısına beraber dikilebilme ihtimalini sevdim.