Yaz'ın Öyküsü: Herkes sussun, Yaz anlatsın!

Hikaye benzerliği tamamen tesadüf mü?
Ranini

Hemen en baştan söyleyeyim; reji dilini çok merak ediyordum, beklediğim kadar başarılı buldum. Çok sağlam, gerçek bir dünya kurmakla kalmamış, yeterince nizami yani seyirciyi yormayan amlatımına fazladan da derinlik katmıştı. Bazı kritik sahnelerde denediği riskli açıların yarattığı atmosfer beni ağlamanın kıyısına getirdi. Mesela Yaz'ın sevdiği delikanlı ile en yakın arkadaşının öpüşmesini izlediği sahnede gözünün yaşı kadrajdan çıkıp kalbime sağlandı. Kalakaldım! Helal olsun Yağız Alp Akaydın'a ve bütün reji ekibine! Gönlünüze bereket!

Sanat grubu bütün ekip ve Murat Güney gerçekten delirmişler. Bu ekibin detaylara olan hassasiyetine zaten vakıfız. İnandığım dünyaya hizmet eden detaylarını ilerleyen haftalarda tek tek anlatacağım. Müziklerine bayıldım; Atakan Ilgazdağ'ın zihnine bereket! Cast Direktörü Mine Güler'i de kutluyorum. Bu kadroda eğer "Hayatımda ilk defa kamera gördüm" diyecek bir oyuncusu varsa ona da inandım. Tansel Öngel hariç. Karakteri biraz fazla yukarıdan ve büyük almış. Hiç bir anına inanmadığım gibi izlediğim her sahnede beni kurgunun dışına atıp üzerime de kapıyı kilitledi. Hemen biraz daha gerçek insan sınırlarına almalı performansını. Asi ve uyumsuz demek kelimeleri ağzında yayık ayranı gibi çalkalamak değil, olmamalı. Düz dursa, daha başarılı olacakmış.

Bu bir "iyi oyuncu-kötü oyuncu" sorunu da değil. Aynı hatayı Mert Fırat da Serçe Sarayı'nda yaptı ve Kemal ile aramıza kapanmaz mesafeler koydu. Henüz vakit varken (umarım vardır, kaç bölüm çekildi bilmiyorum) bu küçük pürüz zımparalanmalı; reji de biraz destek atmalı elbette.. Vildan Atasever'in ise oyunculuğunun meftunu değilim ancak "anne" olmanın, olmaya çalışmanın gerektirdiği beden dilini başarılı olarak giydi, her duyguyu başarıyla taşıdı, çok inandım. Çok beğendim. Tunç ve Çağdaş Onur Öztürk ise kadroda tam olması gerektiği gibi olan nadir isimlerdendi. Çağdaş Onur Öztürk'e daima çok güvendim; supleksli oyunculuğuna da hasta oldum ama o yolculuğu boyunca ya yanlış hikayeleri seçti ya da hemen 'sistem'den sıkılıp kenara çekildi. Bu sefer doğru yerde durduğuna emin olmak, uzun zaman izlemek ve Tunç sayesinde kalbimdeki yerini sağlamlaştırabilmek için duacıyım.

Gelelim hikayeye... Hikaye büyük bir tesadüf eseri evvelce de yazdığım gibi yabancı bir dizinin ikiz kardeşi. Konu, konunun tetiklenme noktası, kurulan aşk üçgeni, yaratılan karakterler de dahil olmak üzere Yaz'ın Öyküsü  2010 yılında Amerikan The Cw'de sadece 2 sezon, 26 bölüm süren Life Unexpected adındaki dizinin tam teşkilatlı uyarlaması gibi.. Orjinal yayıncı, "al bunu Türkiye'ye uyarla dese" sonuç Yaz'ın Öyküsü olurmuş, bir adım ilerisi, iki adım gerisi değil. Üşenmedim, ilgili dizinin ilk iki bölümünü de dün gece yeniden izledim. Lux, ilk bölümde annesi olduğunu bilmeden o kadın ve adamın radyo programını dinliyor, Yaz da yetimhanede Umut'u izliyor mesela.. Eğer bu oluşan benzerlikler gerçek bir tesadüf ise çok "derun" bir tesadüf olmuş. Hem de en dipsizinden.. Bir dramanın temel çatısını ve ana karakterlerini aynen alıp, etrafına envai çeşit başka hikaye örgüsü, karakterler oturtabilirsin elbette ama bunun adına ben tesadüf demek istemem hele de 2015 yılında ve Kanal D ekranında olacaksam.

Yaz'ın Öyküsü'nü izlerim. Bir daha da bu derin tesadüfü dillendirmem. Ancak bir an için gözlerimi kapatıp, durumun tesadüf değil de legal bir uyarlama olduğunu varsayıyor ve senaristlerin ellerinden öpüyorum. Çok şahane bir iş çıkarmışlar! Ömürlerine bereket!

Böyle işte.
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER