Bir kimlik yarat kendine
Valandil
Hayatımız boyunca binbir türlü dertle
uğraştığımız zamanlar olur, kimi zaman bunlara katlanamadığımız da.. Aklımızda
onlarca soru, cevabını aradığımız yüzlerce problem kafamızı bulandırmaya devam
eder, ancak bunların hangisi kim olduğumuzu bilmemekten daha kötü
olabilir? Ne diyordu Yaz.. “Bazen köşe başında çürük dişli bir fahişenin
kızı oluyorum, bazen ünlü bir piyanist.. Kimim ben?”
Yaz'ın Öyküsü son
yıllarda izlediğim en etkileyici açılışlardan biriyle seyirciyi selamladı. Ve
son derece vurucu bir finalle de bölümü noktaladı. Kısacası yaz sezonunun
hem tarz hem de akış olarak şu ana kadar ki en farklı ve en güzel yapımıyla
karşı karşıyayız. Demek ki neymiş? Havalar ısındı diye illa ki Romantik Komedi
çekilmesi zorunlu değilmiş..
Dizide gözüme batan sadece iki nokta
var. Birincisi düzeltilebilir bir problem, oyunculukla ilgili. Kimden mi
bahsediyorum? Sanırım tahmin etmişsinizdir, Mert'ten yani Tansel Öngel'den.
Mert karakterinin vurdumduymaz ve ukala tavırlarını gösterebilmek
için bence çok fazla şey düşünmüş ve belki de kararsız kalarak
sonunda en olmayacak konuda zorlamaya karar vermiş
kendisini. Basit bir örnek vermek gerekirse, ukala biri olmanız demek
ağzınızı yaya yaya, kelimeleri uzata uzata gevrek gevrek konuşmanız anlamına
gelmiyor bence. Bu baya baya göstermeciliğe kaçıyor. Özellikle Umut ile
ilk karşılaştıkları sahnede bu durum beni öyle rahatsız etti ki anlatamam.
Allah'tan Umut şamarı indirdi de biraz ferahladım. Kısacası o sahnede
Mert'in söyledikleri sonuna kadar doğru olsaydı bile sırf konuşma
tarzından dolayı o tokadı yerdi bence.. Sözün özü Tansel Öngel'in
takındığı bu tavır, karakterin üzerine tam olarak oturmasına
engel teşkil etmiş diye düşünüyorum.
Gelelim ikinci ve
giderilemez probleme. O da Vildan Atasever ile ilgili ve sorun da
karakterle olan fiziksel uyumu. Vildan Atasever zaten olduğundan bile
küçük gösteren biriyken ki kendisi 34 yaşındadır. 36 yaşında ve 18 yaşında
kız çocuk annesi bir kadını canlandırması haliyle ilginç oluyor. Normal
şartlarda bunun çözümü aslında çok kolay. Ya Yaz'ı 15 yaşında
yapardınız ya da Umut kızını 15 yaşındayken doğurmuş gibi gösterirdiniz
ancak bu konuda senaristleri de suçlayamam. Çünkü günümüzde 15 yaşında bir
kızın aşk hayatını çekip tv'de yayınlayamazsınız. Benim ki sadece sistem
eleştirisi ya da başka bir deyişle suya yazı yazmak..
Beğendiğim bir başka konuyu
da belirterek sözlerimi bitirmek istiyorum. Bazen yeni diziler
başladığında ilk 3-4 bölüm boyunca hikayeyi anlamaya
ve karakterlerin nereye gittiğini görmeye çalışırız. Tabii bu süreç
sırasında da seyircilerde kırılmalar yaşanır ve çoğu dizi göstermek istediği
sürprizleri daha ortaya çıkaramadan 5-6 bölüm içinde yayından kaldırılır. Ancak
Yaz'ın Öyküsü daha ilk bölümünde bize 3 tane Aşk Üçgeni gösterdi yani gelecekte
kimin arasının kimle neden bozulabileceğini şimdiden tahmin edebiliyoruz. Peki
bu neye yarıyor? Gelecekte nelerin olabileceğini belki biliyoruz ama nasıl ve
ne zaman olacağını bilmiyoruz, bu da merak duygumuzu kabartıyor. Böylece
diziye olan ilgimiz de canlı kalıyor. Ha keza yazının daha en başında
belirttiğim dram ögeleri de hem duygu sömürüsünden uzak hem de oldukça
dozunda ve etkiliydi. Çok uzatmayayım.. demek istediğim bunlar gibi
seyirciye dokunan küçük detaylar her zaman başarı getirir..
Valandil..