Bodrum Masalı: Dibe vuranların sonra yeniden doğanların masalı!

Zeynep Gönenli

Kanal D’nin uzun zamandır tanıtımlarını izlediğimiz dizisi Bodrum Masalı nihayet 18 Ağustos gecesi yayına başladı. Aşırı büyük mal varlıklarının tamamını aniden kaybedip kırık dökük bir vaziyette Bodrum’a, yani aslında her şeye başladıkları yere dönen Ergüven ailesinin ve geçmişle en öfkeli bağları olan Faryalı’nın öyküsü ilk bölüm itibarıyla son derece sürükleyici başladı bence.

Tüm paralarını bir gecede kaybeden ailelerin yeniden doğuş hikâyeleri yabancı olduğumuz bir konu değil elbette, üstelik Ergüven ailesi, evlerinin dekorasyonundan çocukların uğraştığı lüks hobilere (keman ve yüzme), Şevval Sam’ın canlandırdığı Yıldız Ergüven’in bir hastanenin yönetim kurulunda olmasına kadar zenginliğin tüm gereklerini yerine getiren insanlar.  Takıldıkları zengin aileler daha iflas duyulur duyulmaz hacze çıkan evi almaya çalışacak kadar gerçek kötüler. Buna rağmen ‘Öff, dev klişe’ demeden izledim tüm bölümü.  

Gençlerin lise öğrencisi olması, fakirliğin içinde yüzme havuzu ve keman olmayan Bodrum Lisesi teması ile vurgulanması için her ne kadar gerekli olsa da, lise çok küçük kalmış oyuncuların halleri ve tipleri için, böyle bir sıkıntım oldu. Bunun dışında özellikle zengin çocuk tiplemeleri son derece başarılıydı. Dizilerde telefon kullanımı ve sosyal medya gösterilmesini zaten çok severim, burada da gerek Uzay’ın Periscope like’ı peşinde koşması, gerek Cenk ve Su’yun birbirlerinin Instagaram’ında gezinmeleri çok güzel ve yerindeydi. Bir de Ateş rolündeki Alperen Duymaz ne kadar da Aras Bulut İynemli ve İsmail Hacıoğlu karışımı bir genç, pek hoşuma gitti doğrusu. Çok başarılı olur umarım.

Şevval Sam, Timuçin Esen ve Murat Aygen yetişkin rollerinde gayet ikna ediciydi, sadece Timuçin Esen’in şive yapmasını biraz yersiz buldum. Belki çok yerindeydi ama ben tipine yakıştıramadım, bilemiyorum. Önümüzdeki bölümlerde sessizce bu şiveyi unutmamasını dilerim.




Survivor yarışmasından aramıza katılan Hilmi Cem İntepe için ayrı bir paragraf açmak isterim. Keman çalan zengin kıza olan aşkını, Yeditepe İstanbul’da piyano çalan Duru’ya âşık olan Ömer’e çok benzettim önce bunu belirtmek isterim ama bunun onunla bir alakası yok tabii. İlk defa oyunculuk yaptığı düşünülecek olursa Kelebek rolü ile Hilmi Cem bana bir miktar umut vaat etti. Üstüne giderse olacak gibi. En azından ona bakarken daha bir sene önce ‘Hilmi Cem düştü.’ diye bağıran Acun’un sesini duymadık kulağımızda. Kendisine ve tüm ekibe başarılar dilerim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER