Bodrum Masalı: Dibe vuranların sonra yeniden doğanların masalı!
19 Ağustos 2016
Ranini
"Biz nasıl yaşayacağız burada?" Bölüm, hikayenin ana çatışmasını bizim tatlı küçük Su kızımıza sordurdu. Cevabını belki de haftalarca izleyeceğiz. Evet, bu aile nasıl yaşayacak orada? Nerede? Taşı toprağı altın, bir metre kare kümes edinmek için bile yüzlerce liraya sahip olmanız gereken, memleketin en pahalı tatil kasabası olan Bodrum'da, bu aile nasıl yaşayacak? Derdiniz dert değil arkadaşlar. Hatta derdiniz dert de, bize gösterme şeklinize göre dert değil. Sizin Ergüven Ailesi'nin dövündüğü dertler içinde olmak, o viran sandığınız evde yaşamak için can atan bir seyircinin önüne "bitti bunlar ahan da işte böyle sürünüyorlar" diye kurduğunuz dünya vallahi Şam'da kayısı pek çoğumuz için!
İflas etmiş aileyi Bodrum Havalimanı'ndan antika bir araba ile aldırırsan ben o çocukların yaşayacağı sıkıntıya üzülmem, gülerim. Soksaydın ya o çocukları Havaş kuyruğuna? Babadan kalma evin kapısına yüksek ökçeleriyle dikilen annenin bozulan manikürlerine mi içleneceğim? Getirseydiniz ya hiç yıldızlı bir pansiyona elde bavul? Üç gün sonra da pansiyoncu atıverseydi bu aileyi kapıya, bavullarını tekmeleye tekmeleye? Evren Bey de tutup ailesinin elinden dikilseydi Faryalı'nın kapısına, sığınsaydı otele bütün kibiriyle o zaman inanırdım dertlerine de, yaşayacakları sıkıntılara da, çatışmalara da.. Allah gördüğünden ayırmasın ama galiba bunlar hep, yokluk nedir bilmemekten oluyor. Şık şık dünyalar kuralım ama adı yoksulluk olsun, düşkünlük olsun. Olmuyor.
Dünyayı yer yer bu kadar uzak, soğuk ve inanılmaz kurunca da neler olduğu dakikalık reyting ölçümlerine bakınca gün gibi ortada oluyor. Ha, diyeceksiniz ki, "O zenginlikten sonra geldikleri nokta onlar için büyük dert" Elbette. O çocukların ellerinden iPad'ini alsan 365 gün bunalıma girer, sivilce dökerler. Bu memlekette kaç milyon çocuk devlet lisesinde okuyor biliyor musunuz? "Devlet lisesine mi gitcem yaeee" diyen çocukların arsızlıklarını izlemekle ilgilenebilirdim eğer oradan yürüseydiniz; ama o da yok.
Bakınız, Bodrum Masalı çok uzun zamandır TMC bünyesinden çıkmış eli ayağı en düzgün iş. İzlerken bana "TMC eski günlerine dönüyor mu acaba?" dedirtti. Prodüksiyon gani.. Hiçbir harcamadan kaçınılmamış. Allah razı olsun. Kaldı ki muhteşem inandırıcı da bir "zengin hayat" kurulmuş. Mekanları ağzım açık izledim. İş ne zaman ki düşkünlük kısmına geldi. İnandırıcılık yerle yeksan oldu. Sedat Yücel (gözüne sağlık) şahane görüntüler almış. Kadraj bağlamında istikrarlı hatta oturaklı bir dünya olmuş; ömrüne bereket. Ama ya oyunculuklar ve duygu? Açıkçası izlerken işin duygusunu net olarak hissettiğim üç sahne oldu. Faryalı, Yıldız'ı gördüğünde kolyesini sakladı, kalbim sızladı. Evren- Faryalı karşılaşması. Bir de Ateş tekneye sandıkları taşıyıp sonra da sevdiği kızın elini tuttuğun da.. Geri kalan hiçbir sahneden zerre etkilenmedim, inanmadım. İzlerken, Ah Neriman, dedim. Ah Neriman.. Neredeyse tıpa tıp aynı hatalar tekrar edilmişti bu işte de...
Bodrum Masalı'nın en sağlam karakteri Evren Ergüven olmuş. Kağıt üzerinde hedefleneni Murat Aygen oyunculuğu ile de adeta katlamış. Açıkçası dün gece beni de ekran başında tutan Evren ve onun değdiği her yerin aşırılı işleyeceğinin sinyallerini almak oldu. Evren'in ağzındaki laflar da güzeldi, Murat Aygen de o lafları çok iyi sattı. Evren- Faralyalı çatışması da güzel çalıştı. Neden? Çünkü iki iyi oyuncu sahneyi hakkıyla oynamışlar, reji de çekmişti azcık mizansenden zorlasa da sahnenin doğalını, etkisini bozamamıştı açıkçası... Baba-Oğul çatışması kıymetliydi ve hikayenin en temel can simidi olmuştu. Dilan Çiçek Deniz oyunculuğuna basamak atlatmış. Sevindim. Alperen Duymaz bir kere daha "sağlam televizyon figürü" dedirtti; mutlu oldum. Mehmet Ada Öztekin'in bugüne kadar televizyona kurduğu en iyi dünya da bu iş olmuş. Yetmez ama, evet; ellerine sağlık.
Özetle, Bodrum Masalı dün gece içinde yer yer çok başarılı anlar barındıran ama genel resme baktığımda beni tam anlamıyla içine alamayan bir ilk bölüm izletti. Ekibin de bu ve buna benzer eksikleri zaten çoktan gördüğünü hatta hızla da düzelttiğini düşünmek istiyorum. Çünkü önümüzde çekimleri bitmiş 10 bölüm var ve Bodrum Masalı temelde yola çıkışı itibarıyla ekranda olmasını istediğim türden bir iş. Adeta trajedi pornosu haline gelen sözde "büyük" dramaların, içi boş ama epik kurgulanmış birbirinin kopyası hikayelerin işgalinden kurtulma umudumuz o bizim. Nefes deliğimiz olsun istediğim tür işlerden, tıpkı Hayat Şarkısı gibi... Sırf bu yüzden ikinci bölümü de izleyeceğim sonrası Allah kerim..
Emeği geçen herkesin gönlüne bereket..
Öyle işte..