Aslında
bu "Efendi" Abraham Setrakian için hiç de yabancı değil. Kitabın daha giriş
kısmında kendi deyimiyle “bubbe”sinin yani ninesinin ona anlattığı bir efsanede
tanışıyoruz kendisiyle. Sadece ninesinin anlattığı bir efsaneymiş gibi görünen
“Sardu” ile çok sonraları onun Naziler’den kaçarken karşılaşacaktır.
İğrençlik
ve korku arasındaki dengeyi başarılı bir şekilde sağlayan The Strain, vadettiği
orijinalliği, “farklı vampir hikayesi”ni yakalamışa benziyor. Kitabın okuyucuda
yarattığı hayal dünyasını da sonuna kadar yaşatmayı beceriyor. Bir virüs
şeklinde yayılan, kurtçuklar sayesinde evrimini tamamlayan ve nihayetinde
insanları vampire dönüştüren bu bir nevi “hastalık”, önce New York’u,
sonrasında da tüm dünyayı sarma peşinde ve Efendi’nin bu başarmak konusundaki
en büyük destekçisi hiç şüphesiz Stoneheart Grubu’nun sahibi Eldritch Palmer ve
Thomas Eichorst olacak.
Biraz da karakterleri tanıyalım..