Gündelik hayatın içinde herhangi bir zamanda ve yerde tanışabileceğiniz bir adam Tony. Belki görmezden gelip yolunuza devam edeceğiniz, belki de ‘Ah yazık!’ diyerek sırtını sıvazlamak isteyeceğiniz. Çok sevdiği bir insanı hastalıktan dolayı kaybeden o kadar çok insan var ki yeryüzünde, Tony’nin hikayesine eşsiz bir şey gözüyle bakmak imkansız.
Ama Tony’de öyle bir tılsım var ki, gözlerindeki hüzün dört bir yanınızı sarıveriyor bir anda. Gözleri acısını haykırmıyor aslında ama gizlemek için de çaba harcamıyor. Onun öfkesinde ve hatta boşvermişliğinde acı gizli. Ve o acı, içten içe sizin de kalbinizi kavuruyor.
Bizi eşini kanserden kaybeden bir adamla tanıştıran After Life, enfes bir İngiliz yapımı. Ricky Gervais; Tony’ye can verirken, dizinin baş yapımcılığını ve yönetmenliğini de yapıyor. Dizide Gervais'e Penelope Wilton, David Bradley, Ashley Jensen, Tom Basden, Tony Way, David Earl, Joe Wilkinson, Kerry Godliman, Mandeep Dhillon, Jo Hartley, Roisin Conaty ve Diane Morgan eşlik ediyor. Cuma günü Netflix kataloğunda yerini alan dizi sadece 6 bölümden oluşuyor. Göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor desem yeri var.
Her ne kadar Tony etrafındakileri düşünmeyip onlara kötü davranarak eşini elinden alan dünyadan intikamını alma istese de, hayatına bir şekilde dokunan herkes Tony hayatta kalsın diye çırpınıyor. Sadece Tony ve sancılarını değil, etrafındakileri de tanıyorsunuz izlerken. Birinin aşkını, bir diğerinin çatırdayan evliliğini, ötekinin sevecek bir şeyler arayışını... Başka başka hayatlara konuk oluyorsunuz.
Yani hayatın ta kendisi After Life…
Muhteşem sohbetlere kulak misafiri olup, bir kenara not alacak kadar güzel cümleler duymak da işin bir diğer güzel tarafı.
Sade bir hüzne ve zekice bir mizaha sahip After Life. Aslında bir yas hikayesi ama aydınlık atmosferiyle de umudun her şey olduğunu her bir köşede yüzünüze çarpıyor. Tony ve dönüşümü de sanki bunu doğruluyor.
İzleyin, bence seveceksiniz.