Üçlemenin
henüz ilk kitabını okumuş biri olarak, dizinin ilk bölümünün kitapla neredeyse
birebir ilerlemesi beni oldukça memnun etti. İlk bölümü izledikten sonra pek
çok kişinin “Klişe”, “Fringe benzeri”, “Uçak var Lost’a mı gönderme?”, “Çok
çocuk işi, oyuncular çok sevimsiz olmuş.” dediğini duydum ama bunları
söyleyenlerin hepsi kitabı okumamış izleyicilerdi. Belki de o yüzden diziye
olan bakış açımız bu kadar farklı oldu, hatta çoğunun bu kadar kötü bulmasına
anlam veremedim. Çünkü ben senaryonun kitaba sadık kalınarak şekillenmesini ve
ilk bölümün de kitabın ilk bölümü gibi “Zero Night” yani “Olay Gecesi”ni temel
almasını gerçekten çok beğendim.
Daha ilk bölümden gerilim dozunun usul usul
artacağının sinyallerini veren Del Toro, karakterleri de ufak ufak bize
tanıtmayı ihmal etmemiş ve tempoyu da bununla doğru orantılı olarak bölüme
yedirmeyi başarmış.
Tabii bununla birlikte oyuncu seçimlerini de çok başarılı
bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Hikayenin kilit noktası Abraham Setrakian
karakterini canlandıran David Bradley gerçekten de harika bir seçim. Onun
yanında "gözlerimizi alamadığımız peruğuyla”, eski alkolik, kontrol delisi,
agresif, evliliğinde başarısız olmuş, çocuğunun velayetini alma mücadelesi
veren Ephraim Goodweather karakterini canlandıran Corey Stoll da rolünün
hakkını layıkıyla veriyor.
Daha üçlemeyi yazmadan önce
Del Toro'nun kafasında, şayet kitaplar televizyona uyarlanırsa, hikayeyi üç ya
da beş sezona yayma planı varmış. O yüzden ilk bölümlerden konunun yavaş
ilerliyor gibi görünmesi izleyicileri yanıltmasın, zira gerçekten de heyecan
dolu bir hikaye bizleri beklemekte.