● Yani bir stanttan ziyade
bir toplaşma merkezi.
Evet, market kısmında ülke stantları zaten böyle oluyor.
Ancak biz daha da aktif hale getirmek istedik dikkat çekici olmaya çalıştık.
Paneller de Türkiye algısına, dikkat çekmeye yönelik çalışmalardı. Türkiye
adına daha önce böyle bir çalışmanın yapıldığını hatırlamıyorum, uzun yıllardır
burada olan market ekibine sorduğumuzda da aynı cevabı aldık, onlar bile
heyecanlandı açıkçası. Peki neden “Milyonlarca
Hikaye”, onun cevabını vereyim. Türkiye enteresan bir ülke. Coğrafya
kadardır derler ya, biraz da öyle. Güneyimizde savaş var batı Avrupa Birliği,
doğu ve kuzeyde Rusya ile İran. Öyle bir coğrafyadayız ki tarihsel süreçte ele
aldığınızda Haçlı Seferlerinden Moğol istilasına kadar birçok olayın
yaşandığını görebiliyorsunuz, acayip bir coğrafya. Dinler tarihi olarak
baktığınızda, güneyden çıkan dinlerin geçiş noktası. Kapadokya’da bir yer altı
kilisesi, Mardin’de ise Süryanileri bulabilirsiniz. İstanbul için de dırum
aynı, farklı dinlerin bir arada yaşayabildiği enteresan bir coğrafya. Farklı
etnik gruplardan insanların bir araya geldiği bir toplum. Biz Türkiye topumu
olarak kozmopolit bir toplumuz. Bu da bizim çeşitliliğimizi, davranış
biçimlerimizi diğerlerinden farklı hale getiriyor.
Yani şöyle söyleyeyim, Truvalı
Helen ile Mevlana’nın hikâyesini bir arada bulabileceğiniz nadir ülkelerden biri
Türkiye, hatta tek ülke diyebiliriz. Bir sentez ülkeyiz, fizyon ülkesiyiz.
Batıyı da doğuyu da karşılayabilen ülkeyiz, bir köprüyüz. Sayısal olarak
bakıldığında 80 milyon insan var, ikili permütasyonla trilyon hikaye eder, tabii bu sayıyı insanların dikkatini çekebilmek için söylüyoruz. “Milyonlarca Hikaye” fikrini ortaya
atarken asıl amaç, yabancıların Türk hikayelerine olan ilgisini arttırmaktı.
Bu hikayelerdeki potansiyeli gösterip yabancıları ortak yapımlara teşvik etmek,
“Bakın, Türkiye’de çok güzel hikayeler
var” diyebilmek. Mesela Ayla
uluslararası bir film, öncü olabilecek filmlerden, art house türünde ise
örnekleri daha çok. Bizim amacımız insanlarda bir Türkiye merakı uyandırmak. Bu
yıl ilk yılımızdı. Yabancı katılımcı sayısı beklediğimizin biraz altındaydı ama
yine de mutluyuz, ilgi çekmeyi başardık. Çok önemli şirket yöneticilerini
buraya çektik ve hakikaten de bahsettiğimiz bu milyonlarca hikayenin peşinden
Türkiye’ye gelecekler. Hatta panelde bir fikir geldi aklımıza, Sinema Genel
Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığı’ndan yapımcı, yönetmen, senaristlerin katılacağı
Türkiye turları yapılmasını talep ettik, bu milyonlarca hikayeyi
keşfedebileceğimi turlar. Sinema Genel Müdürü Erkin Yılmaz da bu konuyla ilgili
hemen bir çalışma başlatılmasına destek verdi.

● Yani hikayeler var ama
önce bu hikayelerin birilerine
anlatılması gerekli.
Tabii ki, aynen öyle aslında. Bizim buradaki görevimiz
Türkiye pazarını, Türkiye platformunu insanlara sunmak. Sponsor olan ve
organizasyonda da destek veren TRT bize çok yardımcı oldu. Kültür Bakanlığı’nın
desteği zaten vardı ancak TRT’nin katkısı ve varlığı büyük oldu. Sevgili Timur
Savcı katıldı, blockbuster kısmını ele aldı, art house kısmını Derviş Hoca
(Derviş Zaim) üstlendi. Ama bu daha bir başlangıç diyelim, ilerleyen yıllarda çok
daha güçlü bir organizasyonla, daha da dikkat çekici etkinliklerle katılmayı
düşünüyoruz.
● Kayıttan önce konuştuk
etkinliğe kısa sürede hazırlanmanız gerektiğini. Burada edindiğiniz tecrübe
ile gelecek yıl daha da iyi bir organizasyonla karşımıza çıkacaksınız umarım.
Ekip olarak Türkiye’de Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’ni
yaptığımız için festival tecrübemiz var, o konuda bir sıkıntı yok. Buradaki
sıkıntımız zaman darlığıydı. Hızla harekete geçebilmemizi de oradaki
tecrübemize borçluyuz. Cannes’da da Türkiye standını biz organize edeceğiz, orada
da buradaki (Berlin’de) gibi etkin olmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin kozmopolit
yapısını, kucaklayıcılığını, sevgisini, şefkatini, acılarını, hikayelerini öne
çıktığı, hikayelerimizi, yönetmenlerimizi ve senaristlerimizi daha iyi temsil
ettiğimiz bir organizasyon yapmayı planlıyoruz.
Yazı devam ediyor...