Geri
kalanlar içinde, Hülya ve Dilsiz dışında her şeyden çok sıkıldım. Bir süredir
diğer karakterlerin hiçbirinde, Dilsiz'e "Var diye" teşekkür eden
Hülya'nın içtenliğinin, hesapsızlığının, Dilsiz'in gözlerindeki şaşkınlığın mahcup
tebessümlere dönüşmesinin tadı yok.
İdil
Yeter'in Azad'la görüştüğünü ve aralarında bir şeyler olduğunu öğrendi, bir
şeylerin peşindeydi ve bu bilgiyi elde etti. Ama gidip bununla Yeter'i köşeye
sıkıştırmaya çalışması ne demek? Yeter'in hayatında birinin olması, ilgisini
Namık'ın üzerinden çekmesine vesile olacağı için İdil'in daha çok işine gelmez
miydi? Ve Yeter'in de bu hamleye öfkeyle karşılık vermesi neden? "Sana ne"
deyip geçememesi, babasına yakalanmaktan çekinen 16 yaşındaki ergen gibi
davranması, üstüne bir de Azad'ı arayıp, "babam ilişkimizi
öğrendi, hemen evlenmeliyiz" demeye çalışır gibi dert yanması neden?
Yine de
İdil'in Yeter'i kışkırtması, bu kez İdil'in yalanının ortaya çıkmasına yaradığı
için bir gözümü kapadım diyebilirim. Namık'tan da daha büyük bir tepki
bekliyordum açıkçası, 22 bölümdür hiçbir konuda elini taşın altına koymamış bir
adamdan ne bekliyorsam...
Handan'ın
Yeter'in Azad'la görüştüğünü öğrendiğinde suratının girdiği şekillere bayıldım.
İdil bu konuyu kurcalamaya devam edecekse dilerim bulgularını da Handan'la
paylaşmayı sürdürür.

Azad
Baba'dan ne çok umutluydum geçen hafta. Ya Cüneyt'in cezasını kendi kesecekti
ya da Ferhat'a teslim edecekti onu. Başka bir ihtimali aklımdan bile
geçirmemiştim. Ama ne oldu, Azad Baba Ferhat'ın sorununu çözmek için değil,
kendi intikamını almak için olaya dâhil olduğunu hatırladı ansızın. Cüneyt de bunca
zaman hayatta kalmasına yaradığı için iyice keskinleşen şerefsizliğinin tüm
nimetlerinden faydalanarak devam ediyor hayatına. Tam olarak öldürmeyen şey
güçlendirir ilkesi çalışıyor burada, şerefsizlikten ölmedikçe daha da
şerefsizleşiyor.
Gülsüm'ün
bebeği Necdet ile Özge'nin doğum lekelerinin aynı olması detayı beni benden
aldı sayın seyirciler. Yeşilçam icadı bu ilkel kardeşlik testi emaresine ne
gerek vardı acaba? İleride bir gün, Vildan bazı parçaları birleştirecek ve o
parçalardan biri de bu leke olacak demek ki. Ama gerçekten, ne gerek var?
Çok uzun
zamandır kurguyla ilgili sıkıntılarımız var. Bölümün en güzel sahnelerinin
arasına giren alakasız sahnelerden bezdik. Bu işlerle ilgili olan herkes bilir
ki paralel kurgu başka şeydir, seyircinin beklediği sahneyi ya da replikleri
geciktirmek için araya alakasız sahneler koymak başka şey. Ve yazık ki biz uzun
zamandır ikincisini izlemekteyiz. Bunun bir sebebi kurgunun sorunlu olmasıysa
bir diğer sebebi de yan hikâyelerin ana aksa iyi bağlanamaması. Cüneyt'in
önlenemez şerefsizliği ya da Gülsüm'ün Cüneyt karşısında direnememesinin mevcut
AsFer ilişkisine ya da gerginliğine katkısı nedir mesela?
Bir süredir
Dilsiz'in sahneleri belirgin bir biçimde azaldı. Bu durumu, Fatih Topçuoğlu'nun
oyun takviminin yoğunluğuna bağlıyorum ben, umarım yanılmıyorumdur, zira
Dilsiz'e Cüneyt'ten daha çok ihtiyacımız var, hikâye açısından olmasa da manevi
açıdan. Zira Hülya'nın da ima ettiği gibi, Dilsiz iyi ki var...Bu hafta
Abidin'i de çok az görünce aynı yorumu yapmak istedim, acaba Timur Ölkebaş da
bir oyuna mı başlıyor, o yüzden mi set yoğunluğu azalıyor? Onu tiyatro sahnesinde izlemeyi çok isterim ama bu daha az Abidin izleyecek olmak anlamına gelmesin lürfen.

Ve son olarak, yeğen kişisine birkaç sözüm var. Bak kızım, bizim öyle saçlarına sarı ombre yaptırıp kırmız ruj sürmekle kötü olunduğunu sananlara, masumiyet maskesi takıp kurbanının hayatına çat kapı dalanlara pabuç bırakmaya hiç niyetimiz yok. Ustura bile anladı senin sağlam ayakkabı olmadığını, biz mi anlamayacağız? Derdin ne bilmiyorum ama varlığını hissettirdiğin ilk günden beri seni sevmiyorum ve bu hikâyede yerinin olmadığını düşünüyorum. Aslı ile kan bağının olması da bu hissiyatımı güçlendiriyor. Dilerim tez elden layığını bulursun. Teyzen saftır, güleryüzün arkasındaki kötü niyeti görmek istemediği için seni sever, bağrına da basar muhtemelen, ama aynını bizden bekleme. Ferhat'a yürümek gibi bir niyetin varsa da yolun açık olsun, Ferhat Aslan sana nasıl cevap vereceğini iyi bilir nasıl olsa, git de burnunu tosla o duvara!