Delillere tekrar bakılmış olması ve en azından karşı tarafın
gözünden bir şey kaçmış olması çok iyi olmuş yoksa Meryem daha on yıl
konuşmazdı. Beliz’in adı çıkınca da bir yol bulurlar çevirecek ama en azından
Meryem gözünü biraz daha açtı. Ve Meryem artık Savaş’ın zarar görmesinden de
korkuyor. Oktay’ın da en çok zararı Savaş’a dokunduğuna göre, birinden birini
kesin olarak seçmek zorunda kaldığında Savaş’ı seçecektir diye umuyorum.
Güçlü ve Savaş arasındaki bağ Meryem dünyasında içimi en ısıtan
durumlardan biri. Savaş’ın ilk andan itibaren Gülümser ve Güçlü’ye karşı
kendisi gibi olması… Gülümser’in de Meryem’e ısınıp onun yanında olması
kısımları gerçekten çok güzel işlenmiş. Ve Güçlü’nün her durumda Savaş’ın
arkasını kollaması. Koluna yanık için merhem götürdüğü sahnenin detayına da
değinmeden geçemeyeceğim. İlişkiler gerçeklik algısı ile oluşturulduğunda
izlerken aldığım zevk çok başka oluyor.
Detayları atlamayan bir dizi oluşuna güvenerek, Güçlü’nün
Burcu’ya çilekli pasta götürmesini de bekliyorum. Unutmam. ^^
Kötülerin çok keskin kötü ve iyilerin katıksız iyi olma
durumundan hoşlanmadığım için Oktay’ınki hadi hırstan ama Beliz’in nedenlerine
değinilsin istiyorum biraz. Oktay takıntısının bir sebebe bağlanmasını
umuyorum. Çünkü güç ve para için yapmıyor diğerleri gibi, aşkı ise bu durumda
sebep göremiyorum ne yazık ki. Üstelik birisi Oktay’a neden aşık olur? Meryem
de değildi bence, sadece emek verdiği değer verdiği birisiydi. Aşkı Savaş ile
öğrenecek.
Biraz karmaşık oldu ama ilk kez hakkında yazdığım bir dizi
olması sebebiyle içimden geçenleri bir çırpıda yazayım istedim.
Haftaya görüşmek üzere…
*Johnny Cash, You Are My Sunshine (Türkçe çevirisinden)