Meryem ilk
başladığında beni iten yapımlardan biriydi, çok kasvetli ve ağır dram içeren
bir konusu olduğunu düşündüğümden izlemeyi reddetmiştim. İlk bölümün tekrarına
denk geldiğimde öyle olmadığını gördüm ama yine de bir türlü ekran başına geçip
izleyemiyordum. En sonunda izledim ve tam olarak beni kendisine kilitledi. Uzun
zamandır bir diziyi izlerken izlediğim şeyden bu denli memnun olmamıştım.
Beni bir dizeye en çok bağlayan etken detaylardır. Meryem detaylar konusunda 8 bölüm
boyunca beni kendisine hayran bıraktı.
Elbette herkesin sevdiğine emin olduğum güneş detayı. O kadar
güzel ve sakin işlendi ki Savaş ve Meryem’in sembolü oldu bile çoktan zihnimde.
Meryem’in annesi ile Savaş’ın annesinin çiçekler aracılığı ile bağlanması da
çok hoştu. Biz Savaş’ı hep yaralı, öfkeli, kırgın ve üzgün olarak gördük. Savaş
Sargun ilk andan beri koşturup duran, etrafı yumruklayan, çokça sinirli bir
karakterdi ama o kadar haklıydı ki kızamadık. Sizi bilmiyorum ama ben Savaş’a
hiç kıyamıyorum, hele Meryem’e… O ağladıkça göğsüme ağırlık çöktü. Öylesine
masum, öylesine sahici ki… Çok kızdım, öyle böyle değil… Bağır be kızım,
haykır; diye çok sitem ettim ama ona da kıyamadım, en çok onu anladım belki de.
Son iki bölümdür ve fragmandan gördüğümüz kadarıyla bundan
sonra sesini çıkartan bir Meryem gördük, göreceğiz. Görelim. Savaş’a kıyamayan
Meryem öyle güzel ki… Peş peşe bölümleri izlerken en çok bunu istedim, en çok
Meryem Savaş’a güvensin istedim. Savaş suçsuz olduğunu anladıktan sonra o
kanadı kırık hallerine hiç kıyamadı zaten ama Meryem’in güveni yine eksikti.
Neyse ki artık güveniyor. Aşk ikisi arasında ikinci tercihimdi çünkü ikisinin
de güven yanı çok eksik, çok darbe almış. Önce birbirlerine güvensinler,
sevsinler aşk zaten içlerinde kıpırdanıyor o zaten gelir dedim. Öyle de oldu…
Savaş Meryem’e, Meryem Savaş’a güvendi. Gerisi gelecek güneşli günler… ^^
Detaylar derken sevdiğim noktalardan biri de dizide bir şey
olduğunda geçiştirilmemesi. Bir olay detaylıca açıklanıyor. Kara para aklama
işinden, Meryem’in iş bulma durumunun detaylarına kadar… Geçiştirme yok, adım
adım her şey.
Savaş'ın hırkası güvende hissettirir mi Meryem'i?
Savcı’nın işin içinden bir şekilde sıyrılacağını ve bunu yaparken Derin’i alet edeceği zaten belliydi. Benim anlamadığım nokta Yurdal Sargun gibi böyle bir noktaya, konuma hiç de temiz yollardan gelmemiş bir adamın onun için iki günlük Savcı olan birine bu denli yenilmesi. Üstelik sorgulamadan. Savaş’ın odağını Derin’den çek dedi ve kime vermesi gerektiğini söylemedi. Derin Sevinç başka arabaya bindi dedim, dedi yine kimin arabası dedin diye sormadı. Saf olabilecek bir karakter değil ki bu adam bu noktaları nasıl atlıyor?
Kol düğmesinden bir şey çıkacağı belliydi zaten ama
beni en rahatsız eden durum, Oktay’ın sürekli direktif vermesi ama Savaş’ın bir
an için acaba Oktay kendini mi koruyor diye düşünmemesi… Gerçi ben de Meryem’e
baktığımda Oktay gibi bir adamla yan yana getiremezdim zihnimde.
Sahi Meryem, nasıl aşık oldun o adama?
Oktay sanırım yerli televizyon tarihinde ciddi olarak
nefretimi kazanmış nadir karakterlerden. Adamı görünce sırtımdan ürpermeye
başlıyorum. Cemal Toktaş o kadar iyi oynuyor o kadar iyi oynuyor ki kendisine
tebriklerimi sunuyorum. Mimikleri, hali tavrı her şeyi ile iğrenç bir adama
bürünmüş. Daha önce kendisini izlememiş olsam bu denli şaşırmazdım sanırım, çok
başarılı gerçekten.
Aynı derece izlerken hayran kaldığım bir diğer isim de Uğur
Çavuşoğlu. O konuşması, tonlamaları o denli güzel ki. Dizinin genel olarak
oyuncu kadrosu gerçekten başarılı seçilmiş. Beni izleyen olarak belki Serenay
Aktaş rahatsız eder diye düşünmüştüm ama hayır, o da şahane bir Burcu olmuş.
Burcu Güçlü sahnelerinin her birince gözlerimden kalpler
çıkıyor, o kısmın da adım adım ilerliyor oluşu çok güzel. Aşk belki birden
düşer akla/kalbe ama hemen büyüyüp yeşermez. O sebeple iki cepheden de oldukça
memnunum.
Yazı devam ediyor...