Padişahın diğer gözdeleri arasında ise şimdilik en öne çıkan isim Şivekar Hatun oldu. Bölümde de vurgulandığı üzere, huri gibi onca cariye dururken Sultan İbrahim’in en sevdiği kadını olan, payitahtın en tombul, en kilolu hatunu. Şimdiye kadar Muhteşem Yüzyıl serisinde gördüğümüz padişah gözdelerinden epeyce farklı. Neşesi ve keyfine düşkünlüğüyle Aşk-ı Derûn’un 4. sezonunda Meltem Cumbul’un canlandırdığı Fatma Sultan’ı hatırlattı bana biraz. O kadar sert ve karanlık bir 2. sezon izledik ki bu sene, dizide en son kimin yüzü böyle içten gülmüştü, kim böyle tadını çıkara çıkara kahkaha atmıştı hatırlamıyorum bile.
 
Gümeç Alpay Aslan’ın canlandırdığı Şivekar Hatun bunca ağır ve depresif geçen bir sezondan sonra diziyi bitirmeden önce seyircinin yüzünü bir nebze de olsun güldürmek için iyi bir fırsat olmuş. Biraz da karikatürize ederek canlandırdığı karakter tam deli padişaha yaraşır çatlaklıkta bir şey olmuş. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş anlayacağınız. Fatma Sultan dedim ama, Allah sonunu benzetmesin. 

Umarım dizide yer aldığı süre boyunca karakterin bütün esprileri bitmek bilmeyen oburluğu üstünden gitmez tabii. Çünkü şen şakrak, sarayın da haremin de canı cehenneme dercesine takılan Şivekar, Telli Haseki’ye kendini kollamasını telkin ettiği sahneye bakılırsa hiç de saf değil. Sadece işlerini güle oynaya ve tıkına tıkına hallediyor gibi. Bakalım nasıl bir karakter çıkacak Şivekar’dan.
 
Ve gelelim yeni kadronun – bence – en başarılı karakterine. Deneyimli oyuncu Ali Düşenkalkar’ın son derece eğlenceli bir performansla canlandırdığı Cinci Hoca karakteri, yeni sultan ve yeni hasekilere dikkat kesildiğimiz bu bölümde şaşırtıcı şekilde herkesten rol çalarak en baş koltuğa kuruldu. Kültürümüzde yer etmiş olan bütün cinci, üfürükçü şarlatanların hepsine fikir ve isim babalığı yapmış gibi görünen Cinci Hüseyin Hoca, Sultan İbrahim döneminde Topkapı Sarayı’nın en önde gelen gediklilerinden malum.
 
Zaman atlaması yapılmasa ve arada geçen dört yıllık dönemi izleyebilsek, kendisini evvelâ kadınlara ilgi duymayan, öldürülürüm korkusuyla kimseleri yanına yaklaştırmayan Sultan İbrahim’in bu tutukluğunu aşması ve hanedana yeni şehzadeler verebilmesi için Kösem Sultan’ın emriyle yalandan okuyup üflemesi ve padişahı etkilemesi için saraya getirilmiş, padişahın bu derdine derman olan kişi olarak izleyecektik.

Sultan İbrahim bu şarlatanın sözlerine o kadar çok inanmış ki vaktiyle kadınlardan köşe bucak kaçan kendisinin haremi, sonradan devleti ekonomik açıdan dara sokacak kadar büyüyüp genişlemiş. Bu sefer de kadın beğendirilemez olmuş. Makam mevki ve hepsinden de önce para peşinde olan çıkarcının önde gideni Cinci Hoca da türlü safsatalarıyla padişahı etkisi altına alıp sarayda yükselmiş de yükselmiş. O gün bugündür ortalık üfürükçüden, büyücüden geçilmiyor maalesef.
 
Tıpkı Şivekar Hatun’da olduğu gibi Cinci Hoca karakteri de hasret kaldığımız eğlence ve komediyi biraz olsun geri getirebilen bir karakter olmuş. Okuyup üflerken böyle bir gözleri devirmeler, bir translara girmeler, olmayan cinlerini elleriyle kışkışlamalar, mahallenin fitneci müzevir teyzeleri gibi saray ahalisini birbirine düşürmeye çalışmalar derken Ali Düşenkalkar’ı gördüğüm her sahnede istemsizce sırıttım. Harika bir casting olmuş kesinlikle. Cinci Hoca’yı ve padişahı kafalayan soytarılıklarını bol bol görüp gülebilmek dileğiyle.
 
Yeni karakterlerle tanışma faslını geride bıraktığımıza göre, önümüzdeki hafta entrikalara tam gaz devam edebiliriz artık. Bakalım deli oğlu İbrahim’in marifetlerini gördükçe torunu İsmihan Kaya Sultan’a 4. Murad’ı çok özlediğini söyleyerek iç çeken, düşman olacaktıysa bile bari 4. Murad gibi dişli ve akıllı bir düşman olsaydı diye içinden geçirdiğini neredeyse oturduğumuz koltuktan hissettiğimiz Kösem Sultan, kendine düşman kesilen çocukları ve arkasından kuyusunu kazan gözdesi Turhan Sultan’la nasıl mücadele edip devleti ayakta tutacak. Keyifli seyirler...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER