Anayla oğulun hırgürü arasında olan zayıf olan
şehzadelere oldu anlayacağınız. Başka anneden olan çocuklarını sevse bile iş
saltanat ve devletin bekaası için birilerini gözden çıkarmaya geldiğinde Genç
Osman ve Şehzade Bayezid’i bir şekilde geride bırakabilen Kösem Sultan, söz
konusu öz be öz kendi oğulları olunca haliyle daha farklı davranıyor ama her
defasında hepsini de kendisi ateşe atmış oluyor. Şehzade Kasım gibi her daim
hırslı ve ihtiraslı bir şehzade de bu iktidar oyunlarında gönüllü olarak rol
kapmaya çalışırken kolay lokma oldu.
Doğruya doğru, sezonun ilk yarısında hep tekdüze bir
şekilde hırslı ve kibirli bir şehzade olarak resmedildiği için Şehzade Kasım
benim çok da empati kuramadığım, gözümde itici bir şehzadeydi. Ne zaman ki taht
kavgaları iyiden iyiye kızıştı, işte o zaman biraz daha sevimli gelebildi. Yine
de bu bölümde başladığı noktanın tekrar hissettirilmesi ve içindeki hırsın bir
kez daha gösterilmesi karakter tutarlılığı açısından hoşuma gitti.
Yeniçeri
Ocağı’nda takdim edilmesinden önce aynanın karşısında kendisini bir padişah
olarak görüp keyiflenmesi olsun, kardeşi İbrahim’e babası Sultan Ahmed gibi
sevilen, iyi bir padişah olmak istediğini anlattığı sahne olsun, Kasım’ın bir
şekilde başını derde sokabilecek karakterde bir şehzade olduğunun gösterilmesi
güzeldi. Sultan Ahmed gerçekten naif, iyi niyetli ve şartlar elverdiği ölçüde
sevgi dolu bir insandı ama Kasım’ın babasına özendiğini belli etse de başından
beri babasının tam tersi ihtiraslar içinde, kibirli bir adam olduğunu biliyoruz
çünkü.
İdam edildiği sahneyi de 1. sezonda Şehzade Mehmed’in idam
edildiği sahneye benzettim biraz. Şehzade Mehmed son anlarında, kendisini
boğduran Genç Osman’a bayağı yüksek perdeden ilenmişti, evet ama genel olarak
diğer önemli şehzadelerin öldürüldüğü sahneler kadar dramayı kanırtan bir şekilde
öldürülmemişti. Şehzade Kasım’ın ölümü de benzer şekilde, pek bir ajitasyona
başvurulmadan kısaca oldu bitti.
Tarihe baktığımızda 4. Murad’ın Bağdat
Seferi’ne çıkmadan önce öldürttüğü söylenip geçilen bir şehzade olarak ölümüne
giden yollar kurgusal açıdan fazlasıyla yeterli bir şekilde anlatılmış da oldu.
Seyirciler olarak bizler de Doğaç Yıldız’ı tanımış olduk. Kibirli ve hatrı sayılır derecede de itici bir şehzadeyi başarıyla canlandırdı kendisi. Emeğine sağlık.
Karlar altındaki ölüm sahnesi görsel olarak çok çok hoş ve
etkileyici bir sahne olmuştu. Dizi ekibi her sene Mayıs ayında kara kış
sahneleri tasarlayıp çekmekte uzmanlaştı zaten. Geçen sezon bu zamanlar Genç
Osman döneminde izlediğimiz bitmeyen kış sahnesini aratmadılar. Hatta
korkunçluğuyla tezat bir şekilde büyüleyici de bir yanının olmasıyla geçen
seneki çalışmayı da aştılar diyebiliriz. Sahnede cellatların duvara vuran
gölgelerini gören Şehzade İbrahim’in Şehzade Kasım’ı onlar hakkında uyarmaya
çalışması ama normal zamanlarda da böyle sanrılar gördüğü için onu
inandıramaması gibi bir klişe bile şık durmuştu.
Bir de o geceyle ilgili Kösem’in kâbuslarına giren, yerde
karlar altında yatan Şehzade Kasım imgesi bana Çinli yönetmen Zhang Yimou’nun
meşhur filmi Hero (Kahraman)’da Altın Orman’daki dövüşten sonra kan kırmızıya boyanan ağaç
yaprakları altında düşerek ölen Zhang Ziyi’nin karakterinin sahnesini
hatırlattığı için finaldeki sahne haricindeki o kareleri de çok sevdim.
Görselliğiyle hayran bırakan bir filmdir zira, bahanesiyle izlememiş olanlara da tavsiye edeyim.
4. Murad gelecek hafta Bağdat Seferi’ne çıkacak ve
sezonun alt başlığı nihayet yerini bulmuş olacak. Nasıl bir şey
tasarladıklarını göreceğiz. Sezona bile adını vermesinden ötürü ilk dizideki
Mohaç Savaşı kadar gösterişli bir şey olur mu acaba diye merak ediyorum. O
boyutlarda olmasa bile sezonun en iddialı sahnelerinden olacaktır inşallah.
Bakalım, son 7 bölümde neler olacak ve hikaye nasıl toparlanıp finale erecek.
Herkese iyi seyirler.