Emir Kozcuoğlu ağlıyor, bu gün tarihe not düşülsün!
Ben zaten Emir’in Deniz’e olan sevgisine, ilgisine ve onun tarafından sevilme isteğine inanıyorum. Deniz’le konuştuğu sahnelerde ona bir bakışından bile hissediliyor bu durum. Bunlar şimdiye kadar satır aralarında, bir bakışta, bir cümlede verildiği için de rahatsız olmamıştım çünkü Emir derinlikli yazılmış bir karakter, bu yüzden hem izlemesi keyifli hem de bu konuda inandırıcılığı yüksek. Ama son sahneyle; daha evvel hep satır aralarında verilen, dolayısıyla da beni rahatsız etmek bir yana, aksine inceden hüzünlendiren, aralarındaki o özel bağ, bu sefer gözüme büyük harflerle sokuldu. Bu yüzden de hikaye kurgusu içinde Emir’in Deniz konusunda kayırıldığını hissettim ilk defa ve bu histen hiç hoşlanmadım, hatta huzursuz oldum. Minicik bir sahneydi, belki amacı bu bile değildi ama ben böyle hissetmekten kendimi alıkoyamadım. Zaten onları buruk bir sevecenlikle izlerken, üstüne bir de “hikaye” dikkatimi buna vermem için kolumdan çekiştirip durumu kör göze parmak şeklinde sunuyormuş gibi geldi. Tam kelimelerle ifade de edemiyorum çünkü aslında bu hissin somut bir dayanağı, şundan kaynaklanıyor diye gösterebileceğim bir nedeni yok. Sadece içimde kekremsi huzursuzluğu var.

Biraz ters bir insan olabilirim ama bir şeye, işin daha doğalı olduğu için, kendim kapılıp gitmeyi seviyorum, birilerinin yönlendirmesiyle değil. Aksine, birileri yönlendirmeye çalıştığı zaman bende güç kalkanı devreye giriyor ve yönlendirilme çabasının tam tersi yönde kaçmaya başlıyorum. Öyle saçma bir direnç… Daha evvel çokça “Başkasının çocuğuna babalık yapan adam.” hikayesi izlemişliğim var. Hatta kimisinde bunu yapan kişi, diğer karakterler vasıtasıyla posta posta övüldü, ama o övüldükçe ben ondan kaçtım. İnşallah burada da, bir minnacık sahnede aldığım bu his geçicidir. Çünkü zaten hikayenin tüm çıkış kapıları bir kez daha Emir tarafından tutulmuş vaziyette. Bir de Deniz’le olan bağından aldığım tat, dış etkenler sebebiyle zedelenirse çok üzülürüm.

Gerçi Deniz de bağlanılmayacak gibi değil yani, hem aşırı tatlı hem de çok uslu maşallah. O kadar şehir turu yaptı, ama onca sürede hiç ağlamadı, altına yapmadı, acıkmadı. Zaten Nihan da karnını doyurduktan sonra gazını filan çıkarmadan direkt yatağına yatırıyor genelde. Hiç öyle uyutmak için özel bir çaba harcamıyor. Çocuk bakmak bu kadar kolaysa ben de yapayım birkaç tane. Veya hiç uğraşmayayım direkt Deniz’i bana versinler, ben de onun boğum boğum parmaklarını, tombul ayaklarını doyasıya yiyeyim. Hem belki böylece yorgan gitti kavga bitti misali Emir ve Kemal arasındaki çekişme de son bulur. Kemal’le Nihan da yeni bir tane yaparlar canım, n’olcak?


Bence Deniz'e bir kardeş gerek Nihan, sence?

Yani onlarda bu aşk olduktan sonra kesin yaparlar. Daha önce bahar er ya da geç gelir diye ısrarla vurgulandı. Belki gerçekten de ileride bir “Bahar” gelir. İçinde bulundukları duruma bakınca şimdilik biraz uçuk bir hayal olduğunun farkındayım, ama bana bunu onlar düşündürtüyor. Çünkü maşallah Deniz’i kaçırma planları yaparken bile evde fingirdeşmeyi ihmal etmiyorlar. İşte ben bu cüretkar ve tatlı kadını, bu çok aşık adamı yüzümde bir gülümsemeyle izlemeyi seviyorum. Aynı şekilde Deniz konusunda aynı tarafta durup kavga etmeden, el ele ve birbirlerine destek olarak olgun ebeveynler gibi bir çıkış yolu aramalarını da onlara pek yakıştırdım. Öyle güzeller ki, inşallah zamanı geldiğinde kavuşmuş ve aşklarını gönüllerince yaşayan Kemal ve Nihan’ı doya doya izleriz. Dilerim böyle tadımlık değil de, bol kepçe olurlar.

Mesela Kemal ve Deniz sahneleri de tadımlıktı, onlara da doyamadım. Keşke bir gün değil de, en az bir hafta vakit geçirebilselerdi. Baba-kız ilişkisi zaten çok başka bir şey. Hele bir de baba, anneyi çok seviyorsa ondan bir parçaya daha da büyük bir aşkla bağlanıyor. Kemal’in Deniz’e bakarken içinin titrediği, onun günlük rutinlerini uygularken bu kadar sıradan şeyleri yapmaktan bile büyük haz aldığı o kadar belliydi ki o hallerine bayıldım resmen. O da, ben de babalığını ilk defa bu kadar net hissettik sanırım.

Tüm bu güzelliklere rağmen, başta da dediğim gibi kalbim kırık, bitmeyen ayrılığın yarası sızım sızım sızlıyor. Yeni bölüm fragmanıyla alçıya alsam iyileşir miyim? Kemal o darbeyi atlatıp kendini dansa vurduysa, belki bana da iyi gelir.

*Zeki Müren, Bir demet yasemen
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER