Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün hicran yarası*
Doymadım doyamadım, seyretmelere sizi ben.
Hop oturup hop kalktığım, bazen hayretler içinde bazen de gözlerimden kalpler çıkarak seyrettiğim, böylesine dolu, ince ince işlenmiş bir Kara Sevda bölümü izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Bölümü izlerken heyecandan avuç avuç tuzlu ay çekirdeği yediğimi bile, sonrasında tabağı tepeleme dolduran kabukları görünce fark ettim. (İleride oluşacak sivilcelerimden siz mesulsünüz sayın dizi ekibi!) Zaten bölümün sonunda elimde kalan da yalnızca çekirdek kabukları ve kırık kalbim oldu. Çünkü sadece tek bir an, öncesinde yaşanan çoğu şeyin yarattığı güzelim hislerin üstünü örttü ve geriye yalnızca kalp kırıklığı kaldı.

Emir yine Deniz’e kavuştuğu için kırılmadı minnoş kalbim. Sırf en sonunda zafer gene Emir’in oldu diye, planlardan planlara savrularak, bir oradan ters köşe, bir buradan ters köşe yediğim bir bölümü izlemekten bir seyirci olarak sonsuz keyif aldığımı elbette ki inkar etmeyeceğim. Bu kadar incelikli planların tıkır tıkır, hiç sorunsuz yürümesi hayatın olağan akışına aykırı ama izlemesi de çok zevkli. Aksini söylersem nankörlük etmiş olurum. Her ne kadar, her yönden kuşatılmış Kemal’in, bir çıkış yolu bulmak için bütün yolları tırmalaması neticesinde hiçbir sonuç elde edemeyecek olması; geleceğe yönelik olarak “Peki bu Deniz, Emir’in elinden nasıl kurtarılacak?” şeklinde umutsuz bir soruyu akla getirse de, Emir’in son anda Kemal ve Deniz’i yakalayacak olmasına da kendimi az buçuk hazırlamıştım. Kemal’e yine hüsran, ona yine hasret var. Payına yine esmer günler düştü!

Gerçi burada bir parantez açıp, bir itirafta bulunmam lazım. Kendimi olumsuz sonuca hazırlamış olmama rağmen, Fehime Hanım ve Hüseyin Bey’in dublörleri devreye girince “Acaba Kemal bu sefer cidden başaracak mı?” diye bir umutlandım, yalan yok. Öyle ya, Emir’in Kemal’i yakalaması beklenen bir şeydi, esas yakalamasa ters köşe olurduk. Ama yine de daha Haziran’a kadar çok vakit olduğu için Kemal’in Deniz’i kaçıramamasını, üzülerek de olsa, kabullendim. Neticede dizi anayasasının ikinci maddesi der ki; kilit olaylar finale yakın çözülür. Çok isterseniz değiştirmek için referandum yapabiliriz. (Merak edenler için birinci madde; başroller ölmez, dizi bölünmez.)


Bu tabloyu görmeyeydim iyiydi.

Fakat Kemal’le birlikte, bana da esas öldürücü darbeyi vuran, kalbimi kıran; Deniz’in Kemal’in gözleri önünde Emir’e baba diye seslenmesi oldu. O ana kadar bölümden aldığım bütün keyif, tüm o yaşanan heyecan, aşk ve umut dolu anların verdiği pamuk şekeri tadı uçtu gitti, yerini acı bir tat ve ince bir sızı aldı. Kemal’in kızına aylardır duyduğu hasreti bir günde dindirme isteğine, etrafında gittikçe daralan çemberi kırma çabasına karşılık Emir’e nakavt olması neticesinde tüm emeklerinin heba olmasını bile bir tarafa bıraktım. Nasıl olsa hikayenin sonunda illa ki gerçek baba-kız kavuşacak, ben o zamana kadar bekleyebilirim. Olayların öznesi Kemal bekliyor, ben mi bekleyemeyeceğim? Ama bu yaşadığı hezimetin hemen üstüne, kendisi henüz Deniz’den bu hitabı duyamamışken, en büyük düşmanına baba diye hitap ettiğini duyarak ikinci darbeyi yemesini beklemiyordum.

Hatta aksine, polisler tam da Kemal’i götürürken Deniz, onun arkasından baba diye seslenerek ona bir umut verir diye düşünmüştüm. O yüzden ilk duyduğumda bir süre Emir’e mi yoksa Kemal’e mi seslendiğini idrak edemedim, belki de kabullenemedim. Çünkü normal şartlarda bir hikaye akışında orada yenilen esas adamsa ona ikinci bir darbe, hem de duygusal açıdan en zayıf noktasından vurulmaz. Hikayenin “kötü adamı” da zaten büyük bir zafer kazanmışken, aynı anda eline bir koz daha verilmez. Kemal, onca gücü olan Emir’den Deniz’i zar zor koparmıştı. Şimdi tam da Emir o parçayı geri almış ve muzaffer bir edayla operasyonunu bitirmişken bir de duygusal açıdan bir zafer daha kazanması bana fazla geldi. Kemal geçen haftaki telefon görüşmesinde de, bu hafta Deniz’le geçirdiği kısacık vakitte de, ne zaman baba diyecek diye ağzının içine baktı. Ama sonunda Emir’e derken duydu ve bence bu biraz vicdansızlık oldu. Vurmayın tamam, adam öldü!

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER