Bitirirken şunu söyleyeyim, “Muhteşem Yüzyıl devri bitti artık. Zorlayıp durmakta ısrar etmenin ne anlamı var?” şeklindeki söylemlere hiç katılmıyorum. Muhteşem Yüzyıl gibi efsaneleşmiş büyük yapımların devri öyle kolay geçmez. Tersine insanlar daha fazlasını talep ederler ki sevdikleri şeyden mahrum kalmasınlar. 

Dünya 7 yıldır Game of Thrones’tan bıkmadıysa ve jenerik müziğini duyduğunda bile içini heyecan kaplıyorsa, 10 sene boyunca Harry Potter okuyup izlemekten bıkmadıysa, Star Wars 30 senedir dönüp dolaşıp yeni filmlerle geliyorsa, çoktan bitti denilen Metallica yıllar sonra muhteşem bir albümle dönüş yapabiliyor ve grubun takipçileri sosyal medyada günlerce albümü gündemde tutup hakkında yüzlerce hevesli yorum yapabiliyorsa Muhteşem Yüzyıl sevenler de Muhteşem Yüzyıl’dan öyle kolay vazgeçmezler. Üstelik artık sadece Türk seyircisine değil, dünyada da yüz milyonlarca seyirciye mal olmuş bir yapımken. Ama tabii ki bu söylediklerim yalnızca adlarına ve projenin namına yaraşır standartta yapıldığı sürece geçerli.
 
İnanın insanlar bunca eleştirilerine rağmen Muhteşem Yüzyıl’a aslında hâlâ gayet de şans tanıyor ve hâlâ arkasında duruyorlar. Kösem’de yapılan yanlışların düzeltilip efsanenin şanına yaraşır bir hale gelmesi için hâlâ umutla bekliyorlar. Kızgınlıkları, hırçınlıkları bu yüzden. Çünkü dizilerini seviyorlar. Ancak dizi, seyircilerini çok zorluyor. Kendinden itmek için ne gerekiyorsa yapıyor. O kadar ki dizinin ilk sezonunda AB grubunda ilk 5’ten aşağı inmezlerken kendilerine zaten hiç yüz vermemiş olan bir kitleyi kazanabilmek uğruna hikayeyi sayısız şekilde deforme edip doğal akışını birden fazla kere bozarak sonunda asıl izleyici kitlelerini de küstürdüler. 

Madem reyting sonuçları ne olursa olsun dizi devam ettirilebiliyor, o zaman ilk planlama hiç bozulmadan, belli bir ivme yakalanmışken bunu hiç sekteye uğratmadan, üstüne eklenerek devam edilmeliydi. Zaten zamanla her şey yerli yerine oturacaktı. Yeteri kadar işletemedikleri noktalara şans tanıyıp işler hale getirmeye çalışmak yerine direk kestirip attılar. Ne Giray Kardeşler'e bir şans tanındı, ne Celali isyanlarına. Ne Deli Mustafa'nın saltanat dönemlerine hakkıyla şans tanındı ne diziye adını veren Kösem Sultan'ın saltanat naibeliğine... Gelen reyting sonuçları üzücü ama çoğunlukla seyirciden kaynaklı değil, yapım ekibinin kendisinden kaynaklı. Dost acı söylermiş ama ne ekiyorlarsa onu biçiyorlar.
 
Bu yüzden dizi şu andan itibaren ister Türk seyircisi için çekilsin ister yurt dışına yönelik çekilsin “nerede yanlış yapıyoruz” sorusunun cevabının iyice düşünülüp buna uygun hamlelerin yapılması lazım. Zira ekipten kimsenin bu sonuçları umursamadan yola devam edeceğini düşünmüyorum. İşe her geçen hafta kaybedilmekte olan asıl seyirci kitlesinin gönlünü tekrar kazanmakla ve diziyi özüne geri döndürmekle başlamak en iyisi olacaktır. Şu haliyle yurt dışındaki seyirciye de pek bir şey ifade etmeyecektir çünkü hem hikaye hem karakterler oldukça zayıf. 

Muhteşem Yüzyıl dört sene boyunca reyting listelerinin zirvesinde kalmış, dünyada en çok ülkeye pazarlanan, en çok saygı gören Türk dizisi olarak yapacağını çoktan yapmış, efsaneler arasına girmiş bir yapım. Bu saatten sonra kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değiller. Reyting listelerinin hepsinde zirvede olmaya ihtiyaçları da yok. Nesnenin doğası gereği artık olamayacak bir şey bu zaten.  Kaybetmeye başladıkları gönülleri çok geç olmadan tekrar kazansınlar, Kösem yolculuğunu sonuna kadar güzelce götürüp tamamlasınlar yeter.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER