Serendipity…
Hani bazı
kelimeler vardır ya kulağa çok hoş gelir ve sonra anlamını öğrendiğinizde daha
da bir içiniz ısınır. İşte “Serendipity” de benim için öyle kelimelerden
biridir.
Yıl 2001…
Lisedeyim. Heyecanlı ergenlik çağları. Romantik-komedi filmlerinin ise en zirve
dönemi. Her gün bir yenisi gösterime giriyor, her cumartesi öğlen kız
arkadaşlarımla buluşup sinemaya giderdik. İşte o günlerden birinde bu kelimeyle
tanışmıştım. Her uslanmaz romantiğin hayatında mutlaka en az bir ya da benim
gibi üç ya da dört kere izlemesi gereken bir filmin adı olarak.
Yılbaşı
arifesinde bir gece alışveriş yaparken tanışan ve o geceyi New York’ta birlikte
geçiren Sara ve Jonathan’ın yıllar sonra yeniden birbirlerini tesadüf eseri bulup
aşk yaşamalarını konu alır bu efsanevi romantik-komedi filmi. Jonathan ilk
görüşte Sara’ya aşık olurken Sara ise evlenme arifesinde olduğu için o gece
ondan ayrılır ve der ki; “Eğer
kaderlerimiz bir ise yeniden mutlaka karşılarız. Şimdi doğru zaman değil.” Bunu
derken de telefon numarasını verir ama kağıt uçar. Daha sonra ise numarasını
bir kitabın ilk baskısına yazarak sahafta bırakır. Yıllar sonra da bu kitap hiç
beklenmedik anda Jonathan’ın eline geçerek aşkları bir sürü onları test eten
engelleri aştıktan sonra büyüleyici bir şekilde başlar.
“Serendipity”nin
İngilizce-Türkçe sözlük karşılığı “Beklenmedik
şeyler bulma şansı.” Filmdeki John’a göre ise “Hiçbir şey aramazken bir anda dünyanın en güzel şeyinin karşına
çıkması” ve “Şanslı bir kaza.”, Sara’ya
göre ise “Aşk, sihir gibi gelirse bu
kaderdir. Eğer kaderin mizahi bir anlayışı varsa, buna Serendipity denir.” Aslında tam bir anlamı yoktur bu sözün, insanda
bıraktığı his gibi biraz gizemlidir, uğurlu ya da mucizevi. Kiralık Aşk dizisi
ilk başladığı zaman Defne giriş konuşmasını yaparken aklımda bu kelime dönüp
duruyor ve filmin sahneleri gözümde canlanıyordu. Daha sonra aynı hissiyat
30.bölümde Defne ile Ömer’in önce bir sokak köşesinde ardından ise otobüs
durağında birbirlerini teğet geçmeleriyle kendini ele vermişti. Ama geçen hafta
Defne’nin kral ile genç kızın hikayesini anlatmasıyla en sonunda kendi kendime
“Tamam Debbish, otur ve bir milyonuncu kez Serendipity izle” dedim. Geçtim
televizyon karşısına eski bir arkadaşımı bulmuşçasına yüzümde bir gülümsemeyle
kadere olan inancımı yeniledim, herkesin hayatta bir gün sokağın köşesinden
çıkacak ruh eşi olduğuna...

Filmde çok
sevdiğim bir söz vardır unutmuştum, bu bölüm öncesi iyi oldu hatırladığım: “Hayat anlamsız kazaların ya da tesadüflerin
bir birleşimi değildir. Hayat; doğarken bizim için yazılan muhteşem zarif bir
planın çeşitli olaylarla uygulandığı bir süreçtir.” Başımıza gelen iyi
olaylarda sevinir, kötülerde ise kaderimize laf ederiz. Oysa aslında hepsi
kendi mutlu sonumuza ulaşmamız için başımıza gelen olaylar zincirinin bir
parçasıdır. Bu zincirdeki parçalar yeri gelince bizi bulutların üstüne çıkarır,
yeri gelince de bir de kuyunun dibine atar. Ama sonuç her türlü bellidir. Bana
göre hayatta her hikayenin tek bir sonu vardır. Sadece bu sona ulaşmak için
gidilen yollar her kişi için farklı olabilir. Bazı insanlar dümdüz muhteşem
manzaralı bir yolda keyifle kendi mutlu sonuna doğru arabasını sürerken,
bazılarının ise dağları, tepeleri hatta denizleri aşması gerekir. Önümüzde
zorluklar varsa öğrenmemiz gereken şeyler var demektir.
Defne ile Ömer’in
kaderi de aslında çok küçük yaşlarda aynı dönemlerde yaşadıkları acılarla
birlikte beraber çizilmişti. Ancak bir araya gelmeleri için doğru zamana
ihtiyaçları vardı. Ve hiç beklenmedik bir günde Manu’da Ömer İplikçi kendinden
beklenmeyecek bir hareketi yaparak garson kızı dudaklarından öpmüştü. Belki kendi seçmişti, belki kaderin yöneltmesiyle... O gün
anlamsız bir kazaydı belki, birlikte olduğu kadından kurtulmak adına atılan
şaşırtıcı bir adım. Ama aslında bu kaza ile kader ağlarını örmüş, ortaya çıkan
elektrik akımıyla masallara konu olacak mucizevi bir aşk hikayesi başlamıştı. Ama bazen düşünüyorum da, aslında Neriman haklı belki de mucizeleri kendimiz
yaratamayız. Mucizeleri birileri bizim için yaratır.
Hadi size on
puanlık bir soru: Sizce o gün Defne’yi öptükten sonra bu öpüşmenin etkisinde
kalan Ömer geri dönüp Defne ile tanışır mıydı?