Müfredatta bu sezon: Acıyla var olan aşk!
"Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir"
Aklıma takılan sorularla başlıyorum sevgili okur. İkinci şans diye direttikçe Ömer, ekran karşısındaki Dilara'ya, "İkinci şans mı yoksa yeni bir başlangıç mı?" diye sordum mesela. Araya giren zamanların ne kadar gerekli olduğunun idrakında olmama rağmen, bu durumdan çok da hoşlanmam. Yeni birileriyle tanıştığımda keşif dürtülerim ön plana çıkar. Yeni tanıdığım insanı keşfetmeyi, mimiklerine kadar tanımaya çalışmayı severim. Ne yer ne içer, ne sever ve nasıl bir hayat yaşar? Bunları bilmenin aradaki bağları hep güçlendirdiğini düşünmüşümdür. Sanki bana acıktığını söylediğinde, en sevdiği yemeği sipariş edebilecek kadar onu tanımış olmak, beni hep mutlu eder. 


Çalışmadığım yerlerden sorma Ömer.

Zamanla sevdiğimiz yemekler, içtiğimiz içecek türleri değişebilir. Aşık olduğum adamdan ayrı düştüğüm vakitte, en sevdiği yemeği yiyemediğim, görmeye bile dayanamadığım günleri dün yaşamışım gibi hatırlıyor ve bir sene boyunca pazı sarması yapamamış Defne'leri minik bir tebessümle selamlıyorum. Keza, es kaza evine gittiği -çok sevdiği- adamın "aynı adam" olup olmadığını keşfetmeye çalışırken, aklından nelerin geçtiğini de okuyabiliyorum. "Ama sen kahvesiz duramazsın ki çıldırıyorsundur..." Acaba hâlâ kahvesiz duramaz mısın mesela? "Burası mı çalışma odan?" Beni alacak mısın yine çalışma odana, kurcalamama izin verecek misin? "Her şeyi yenilemişsin." Bizden geriye bir şeyler kaldı mı? Hâlâ benim bildiğim, tanıdığım, yüreğine aşık olduğum Ömer misin sen? 


Bu sezonun müfredatı da benim acım Defne, ben ne yapayım?

Beni, "Mutlu muyum sanıyorsun Defne? Sence çok mu yolunda her şey?" cümlelerine gömebilirsiniz. Sevdiği adamın sağlıklı beslenip beslenmediği bir kadının neden umrundadır? Bu cümleye cevap verebildiğim gün, sanırım ben de hayatımın aydınlanmasını yaşayacağım. "Onu umursuyorsun çünkü." gibi klişe cevaplardan bahsetmiyorum ama. Bu çok derin bir mesele. Bazı kadınlar, anaçtır. Ve sevdikleri zaman en önce bu duyguları açığa çıkar. Mesela ben de öyleyim. O yüzden Defne'yi eleştirebilecek belki de son insanım. 24. bölüm'de, Manu'da Ömer'in aç karnına şarap içmesini eleştiren Defne'ler gibi buruk bir tebessümle izledim o sahneleri de. Bir sene sonra, eline pazı alıp, aşını hazırlayıp, sarmak ve sarmamak arasındaki tüm kararsızlığında kalbi galip geldiği için de çok sevindim. 


Sen çektiğin acıyı tuvale dökebilirsin ama benimle çalışınca mutluluğun resmine döner Ömer öğren bunları.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER