Aşk üçgenimizin ikinci köşesini de Barış tutuyor, malum. İlk bölümde bana fazlasıyla donuk gelmişti, Barış. Bu bölüm bu donukluğun nedenini anlamaya çalıştım. Çizilen karakterden mi oyuncudan mı kaynaklanıyor, diye meraktaydım. Anladım ki oyuncunun günahı yok! Barış gerçekten donuk hatta soğuk bir adam olarak yazılmış.
Daha önce Pelin & Sinan aşkının arasına giren kadınların yani Ceyda’nın da Rüzgâr’ın da bir hikayesi yoktu. Rüzgâr’a sonraları bir alt metin oturtulmaya çalışıldı ama bu da havada kaldı ve itici geldi izleyiciye. Bu kez aynı hataya düşülmemiş ve Barış’a, çok doğru bir hamleyle, bir hikaye yazılmış. Anne ve babasını bir kazada kaybeden, kardeşine babalık etmek zorunda kalan, sorumluluk sahibi bir adam Barış. ( Bu arada çiftlik yolunda Sinan’ın karşısına çıkan kızımız da muhtemelen Barış’ın kardeşi… Eylül Su Sapan, benim gerçekten çok ama çok sevdiğim bir oyuncu. Bundan önceki dizisinde bayılarak izlemiştim. Birden karşımda görüverince ummadığım bir anda sevdiğim bir arkadaşla karşılaşmış gibi oldum ve çok sevindim. Benim için gecenin en keyifli sürprizi Eylül Su Sapan oldu.)
Barış’ın en önemli özelliği durup durup altını çizdiği gibi güvenilir oluşu. Pelin’e söylediği “Aslında gitmek yoktur, kaçmak vardır.” sözüyle de Sinan’la arasındaki farka ustaca vurgu yapılmış. Pelin de onu tanımlarken benzer ifadeler kullanarak “Onun yanındayken başına bir şey gelmez ve seni bırakıp gitmez.” dedi, zaten.
Barış, “güven” kavramını simgeliyor, Pelin için. Sinan ise “tutku”… Anlaşılan o ki biz Pelin’in sınırları belli, dalgasız ama sürprizleri ve macerası olmayan asla deli gibi bağlanılamayan “göl” ve uçsuz bucaksız, deli dalgalı, macera ve bilinmezlik dolu ama deli gibi sevdalanılabilen “deniz” arasındaki git- gellerini izleyeceğiz.
Kadınlar için “güven” çok önemlidir doğru ama “heyecan” taşımadığından olsa gerek çoğumuz güvenilir adamlara değil aksine bizi oradan oraya savuran tutku dolu, tekinsiz adamlara sevdalanırız. Pelin, huzuru seçen azınlıktan mı aşkın peşinde koşan çoğunluktan mı, onu da zaman gösterecek.
Az öteye git, Sinan! Buralar birazdan hep alev alacak…
Barış, Sinan’ı ima ederek “Bir kez kaçan, başı sıkışınca yine kaçacaktır.” demiş olsa da belli ki Sinan’ın kaçmaya niyeti yok. Bunu en iyi anlayan da bence Rıza Baba… Yine hepimizi şaşırtarak Sinan’a öfke kusmamasının altında da bu öngörü var bana kalırsa. “Senin sayende kızım olgunlaştı. Onun için sana kızmıyorum.” diyen Rıza Baba, aslında Sinan’a aba altından sopa gösterdi, bence. “Pelin eski Pelin değil, aklında olsun.” mesajıydı verdiği. Ben, Rıza Baba’nın Sinan’ı gerçekten sevdiğini ve Pelin’e olan aşkına da içten içe hala inandığını düşünüyorum, bakalım göreceğiz.
Bölümde dikkatimi çeken bir diğer nokta da Barış’ın Pelin’e yolladığı çiçeklere Pelin’in tepkisiydi. ( Kartın üstündeki “sevgilim” hitabını çok yersiz ve yapmacık buldum Barış, bil istedim) Kartı okuyan Pelin’de en ufak bir heyecan ve mutluluk belirtisi yokken bölüm sonunda Sinan’ın verdiği tek bir güle hala hasretle bakış, bana kalırsa tercihini koydu ortaya.
“Tatlı” Pelin taze bitti canım, “Acı”sından verelim mi? Bölümün en beğendiğim sahnesi, hiç şüphesiz, tango sahnesiydi. Pelin’in sistalarına tango bilmeleriyle ilgili yaptığı açıklamayı çok zorlama ve saçma buldum, o ayrı ama sahne gerek duygu olarak gerek görsel olarak çok başarılıydı.
Pelin’in kırmızı elbisesini ilk gördüğümde içimden “Bu tango kıyafeti gibi…” diye düşünmüştüm ve o elbiseyle iyi bir gösteri gerçekten çok keyifli oldu.
Barış, Pelin’e sürekli “ben güvenilir adamım.” fikrini empoze ederken Sinan, tek bir hamleyle “tutku”nun fitilini ateşledi ve üstelik bunu söze de dökerek Barış’ın kalesinde bence büyük bir gedik açtı.
Pelin, yaşadıklarından sonra “güven”i eliyle itip “tutku”nun peşinden kolay kolay koşmaz ama kendini sorgulamaya başlar ki bölüm sonu itibariyle başladığını da gördük.
Pelin’in kendisi ve Sinan’la savaşı uzun hem de epey uzun süreceğe benzer, umarım bu arada Sinan’ın yanına da Barış’ın kardeşini veya bir başka kadını ekleyip işi iyice sarpa sarmaz, senaristler. Zira bende Sinan’ın kotası çoktan doldu.
Barış’ın Sinan’ın atağını cevapsız bırakmayacağı da kesin. Sinan, onun aşırı kontrollü yapısında gedikler açmaya başladıkça Barış, çileden çıkmaya ve gerçek yüzünü ortaya koymaya başlayacaktır. Ne yazık ki bu bölüm edindiğim izlenim o gerçek yüzden çok da hoşlanmayacağım, galiba. Yine bizi kuzu görünümlü bir kurt bekliyor. Kibar, fazlasıyla steril o adamın altından acımasız, kaybetmeye tahammülü olmayan, kindar bir kötü adam çıkacak; belli oldu.
Umarım tempolu, sürprizi bol bölümlerle izleriz gelişmeleri.