Bu bölüm, en objektif bakışımla oturdum ekran başına. Geçen bölüm başlayan öykünün alacağı şekli ve yeni karakterleri sakin sakin değerlendirecek, bölüm yorumumda olabildiğince nesnel çıkarımlarla karşınızda olacaktım. Allah için, bölüm sonuna kadar da konsantrasyonumu hiç bozmadım. Gel gör ki Cem Adrian’dan o, Beni Affet’i çalmayacaktınız, arkadaş! Olmadı hem de hiç olmadı… Ne odaklanma kaldı, ne mantık ne de bağlantı… Bölüm nasıl bitti algılayamadım bile… Kim seçti tam da finale yerleştirdiyse bana bir ulaşsın valla iyi dileklerimi ileteceğim.
İşin şakası bir yana, dizi başladı başlayalı kullanılan müzikler içinde olaya, duruma, kahramanlar arası ilişkiye en iyi oturan, en isabetli şarkı seçimiydi. Yürekten kutluyorum.
Bu bölüm vakadan çok karakter çözümüne yoğunlaştım çünkü bana kalırsa kahramanların yeni yüzleri netleşmeye başladı.
Kabul edin, bu yeni imaj beni acayip cool yaptı! Geçen
bölüm hakkında en az fikir edinebildiğimiz, karanlık noktaları en fazla isim
Sinan’dı. Açıkçası bu bölüm de Sinan’ın geçen bir yılı hakkında pek fikir
sahibi olduğumuz söylenemez.
Bülent’le
yaptığı konuşmada Pelin için “Başta kızgındım, beni anlamadığı için” cümlesini
sarf edince geçen bölüm Sinan’ın pişmanlık ve üzüntü taşımayan tavrı netleşti
kafamda. Netleşti de bir o kadar da kızdım. Pessssss yani, pes ki ne pesssss!
Sen daha önce nikâh masasında bırakılmış bir kadını bir kez daha hem de hiç
açıklama yapmadan nikah kıyılacakken terk et, git. Bir de seni anlamayan Pelin
olsun! Üstüne ikinci gaf geldi: “Sonra öfkem geçti ama bu defa da özür dilemek
için çok geçti!” Sen bi’ baksana bana, Sinan! Sen, gemide ranzadan düşüp
beynini zedelemiş olabilir misin, annem? Neyin kafası bu?
Özür dilemek için çok
geçmiş. Üniversite yıllarından beri delice âşık olduğun tek kadın… Senin
yanında durmak için her şeyi yapmış, ailesini karşısına almış, senin annenin
terbiyesizliklerine gıkını çıkarmamış, senin yüzünden başı beladan kurtulmamışken
bir kere sana “yeter!” dememiş; seni her salaklığında uyarmış, onu dinlemeyip
burnunu belaya soktukça her defasında seni tutup çıkarmış o kadından söz
ediyoruz, be! Erken, geç demeyip çıkıp gelecek ve eşek gibi özür dileyecektin.
Eşiğinde yatacak, gerekirse ayağına kapanacaktın. “Özür dilemek için geç oldu!”
gibi saçma salak bir bahaneyle nasıl yırtacağını düşünürsün ki?
Bülent,
tam da bu noktada can alıcı soruyu sordu: “Hadi Pelin’in karşısına çıkamadın,
beni niye arayıp sormadın?” Evet, cevap ver Sinan; Bülent’i niye aramadın?
Eğer,
Sinan’ın Bülent’in sorusuna suskunluğunun altında başka bir şey yoksa yani
Barış’ın açıkça söylediği gibi kaçıp gittiyse bana göre Sinan’ın aklanması
imkansız. En azından benim gözümde…
Sinan’ın
hala anlatmadığı gizli bir öyküsü vardır, inşallah diyorum. Yoksa yeni Sinan’ın
kimliğinin altı çok ama çok boş kalıyor benden uyarması.
Yazı devam ediyor.