Sadri Usta, yine hayatta doğru bir adım atmadan hemen önce..
Sık sık geçmişin yansımalarını izledik bu hafta. En önemlilerinden biri bank sahnesiydi bence. En sevdiğine güvenini yine bir bankta kaybetmişti Ömer. Şimdi ise çok sevdiği bir başkasından yanlış bildiği doğruları dinledi. Birilerine yeniden güven kazanma isteği ile kalktı o banktan. Sadri Usta ile gerçekleri öğrenen Ömer’in tavrı çok garipti değil mi? Hatta Defne’ye yapılan ikinci bir haksızlık gibi geldi. Çünkü bir kere bile “Niye bana bunca zaman yalan söylediniz?” kızgınlığı görmedik. Eh, bu da Defne’nin sınavı galiba, Ömer’in her türlü siniri dönüp dolaşıp Defne de patlıyor. Ama bunları hep iyiye yormak lazım. Misal, dedesinin evine gitmesi. Gerekli ve “iyi ki” dedirten bir hamle oldu. Ömer her ne kadar farkında olmasa da hayatındaki tüm güzel şeyleri dedesine borçlu. Dolaylı da olsa Defne ile tanışması bile dede sayesinde, şimdi ise barışmaları. Fakat merak ediyorum bu konuşma olmasaydı, Ömer yine de gider miydi Defne’nin yanına? Benim cevabım, ne olursa olsun yine giderdi.


"Aşk rengi bu" dediğimiz anlardan bir yansıma <3

Gelelim, şu hızlandırılmış affetme meselesine. Bir çift düşünün, ikisinin de haklı nedenleri var ama biri çok kırgın, diğeri ne kadar umursamaz görünse de onun da içi yanıyor. İkisinin de sevgisinden bir an olsun şüphe etmiyorsunuz. Kırgın olan durumu en yakın arkadaşına anlattığında “Sakın affetme hemen, bak sen bunların hiç birini hak etmiyorsun. Bu kadar kolay mı yüzük çıkarmak, hani çok seviyordu seni, hani tarih yazacaktınız, hani içi olmuştun onun? Hepsi yalanmış, o da kömüş çıktı” tadında bir tepki alır. Fakat affetmeye o kadar isteklidir ki, adeta bunun için bahaneler yaratır. Hayatta bazen o yakın arkadaş bazen de affetmeye hevesli aşık rolünü oynarken bulabilirsiniz kendinizi.  Geçen hafta en yakın inatçı arkadaş olan ben, bu hafta affetmeye dünden razı aşık oldum. Çünkü neden olmayayım?  Bazen taşıdığınız sevgi, tüm yaşadıklarınızı unutturmaya yeter. Ve yine bazen affetmek sonrasında da unutmak dışında bir şey istemezsiniz. Çünkü aşk rengi bu…  Sanırım herkesin göremeyeceği kadar da göz kamaştırıcı.

İşte tüm bu romantik gerekçelerden sonra paldır küldür düğün olmasına bile ses çıkartmıyorum. İçimdeki çirkef Ilgaz arada dürtüyor “Madem takacaklardı niye çıktı o yüzükler, Manisa’da, bohça kebabı yemek için mi ayrıldı bunlar?” diye ama ben susturuyorum onu. Çünkü söz konusu aşk olduğunda bazı şeyler affedilmeye layıktır. Hele ki seven bir yüreğiniz varsa, sizin için çocuk oyuncağı olur tüm zorluklar. Çünkü en güzel seven kalpler affeder, tıpkı Defocik gibi. Şarkıdaki gibi aşkın renginden korkmamak lazım, nefes aldırmasa bile.


"Vefa" yalnızca bir semt adı değil, aynı zamanda Koray Sargın'ın ikinci adı..

Aşırı doz romantiklikten sonra birini anmazsam çok ayıp etmiş hissedeceğim. İlk günden bu yana yüzümüzü hep güldüren, Sinan’ın o muhteşem tişörtündeki gibi usandığımız tüm anlarda imdadımıza yetişen Koray Sargın’dan bahsediyorum. Yasemin ile Sinan’ı şahsına münhasır barıştırma çabasından tutun da Defne’ye olan vedasına ve Ömer’e hepimizin içinden geçenleri söylemesi ile bu hafta bir kez daha hayran kaldım. Seyircinin içinden diziye açılan bir koridor bence Koriş. Tebessüm ede ede izlediğim Koray, bu hafta buruk buruk güldürdü beni. İyi ki’lerden oldu yine.

O hiç umurumda olmayan ve Kiralık Aşk Team olarak nefret ettiğimiz düğün sahnelerini, bütün olarak izlememize bir hafta kaldı. Hala ısrarla o düğünün Defne ve Ömer’e ait olmamasını istiyorum. O kadar da romantik prenses olamayacağım, üzgünüm. Hele ki bir terkedilişi hem de düğünde izlemek istemiyorum. İlla ki bir heyecanla bitireceksiniz onu da anlıyorum ama, ne olur hiç mi yüzümüz gülmeyecek, hiç mi mutlu olmayacağız biz? Düğün Sinan-Yasemin’in olsun, bizim olsun! Haftaya kadar meraktan çatlamazsam ya da heyecandan kalbim teklemezse, son kez görüşmek üzere.

Not; Kendi cevabımı verdim, umarım doğrudur<3
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER